Okulların Güvenli Bir Şekilde Açılması İçin “Havalandırma Sistemi” Tesis Edilmeli!
FNP Mühendislik Genel Müdürü Mak. Müh. Filiz PEHLİVAN, “kapalı çevre salgını” olarak adlandırdığı COVID-19 pandemi sürecinde okullarımızın güvenli bir şekilde açılmasını ve açık kalmasını mümkün kılacak tedbirler kapsamında havalandırma sistemlerine ve iç hava kalitesinin önemine dikkat çektiği makalesini HVAC 360 okurlarıyla paylaştı.
Okullarımızın güvenli bir şekilde yeniden açılması ve açık kalmasını mümkün kılmak için “acil” olarak yapısal iyileştirmeler yapılması gerekiyor.
Elbette COVID-19 salgını nedeniyle okulların kapatılmasının akademik ve sosyal kayıpları yıkıcıdır. Bu nedenle okullarda havadan bulaşıcı hastalık riskini azaltmak için bina bazında stratejiler belirlenmeli ve acilen uygulanmalıdır. Aksi halde önümüzdeki eğitim yılında da kayıplar yaşayabiliriz.
Maskeler, kritik bir kontrol stratejisidir, çünkü enfekte olan kullanıcı tarafından yayılan bulaşıcı solunum partiküllerinin konsantrasyonunu ve duyarlı olan kişi tarafından solunabilecek partikül konsantrasyonunu azaltır. Bununla birlikte, maskeler, filtrasyon verimliliği açısından farklılık göstererek solunum partiküllerinin %100 tutulmasını sağlayamayabilir.
Virüs içeren aerosol kapalı ortama salındığında, havalandırma ve hava temizleme, enfeksiyon riskini azaltmada kritik rol oynar.
Havalandırma sistemleri bunu, iç mekan havasında birikebilecek solunum partiküllerini seyrelterek, dışarı atarak veya inaktive ederek yapabilir.
Bireyler arasındaki mesafeyi korumak da önemlidir çünkü solunum partiküllerinin maskelerle yakalanmamış olanlarının etkilerini azaltabilir.
Elde mevcut olan bütün önlem yöntemlerini değerlendirmek, okulları güvenli bir şekilde yeniden açmak ve açık tutmak için hükümet yetkilileri, halk sağlığı görevlileri, eğitimciler, mekanik tesisat mühendisleri ve ebeveynler, birlikte çalışmalıdır.
Öncelikle okullara devlet yardımı sağlanmalıdır. Bu yardımın gereksiz harcamalara gitmemesi, onlarca yıldır ihmal edilmiş olan okulların altyapısının kanıtlanmamış ve/veya etkisiz teknolojiler ile donatılmaması için de geniş çaplı işbirliği gereklidir.
Okul binalarına akıllı yatırım yapmak, enfeksiyonu azaltarak okulları yeniden güvenli bir şekilde açmak gibi etkilerinin çok ötesinde birçok önemli fayda sağlayacaktır. Peki salgın döneminde okullarımıza yatırım yapıldı mı? Bu sorunun cevabı genel olarak “HAYIR” dır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün de tavsiyesine uygun olarak okulların, ilkokullardan başlayarak kademeli ve “güvenli” bir şekilde açılması için ülkemizde yapılan bir plan var mı yok mu henüz bilmiyoruz ama ihmal edilen ve derinlemesine ele alınmayan bir konu var ki o da: Havalandırma
Virüsün yayılım yolları hakkında bir çok bilim insanı en etkili bulaşma yolunun havada kalabilen “aerosoller” olduğunu iddia ederken, Dünya Sağlık Örgütü kısa mesafede “damlacıklar” yoluyla bulaşma olduğu konusunda ısrarını sürdürmüştü ta ki 30 Nisan tarihinde yaptığı güncellemeye kadar.
DSÖ, bulaşma yollarına yönelik açıklamasını şu şekilde güncelledi:
“Virüs, enfekte olmuş bir kişinin ağzından veya burnundan, öksürdüğünde, hapşırdığında, konuşurken, şarkı söylediğinde veya nefes alıp verdiğinde küçük sıvı parçacıklar halinde yayılabilir. Bu parçacıklar, büyük damlacıklardan daha küçük aerosollere kadar değişir.
Virüs, insanların daha uzun zaman geçirdiği, yetersiz havalandırılan ve/veya kalabalık iç mekanlarda yayılabilir. Bunun nedeni, aerosollerin havada asılı kalması veya 1 metreden (uzun menzil) daha uzağa gitmesidir.”
Böylece DSÖ, kapalı, yetersiz havalandırılan iç mekanlarda aerosollerle, uzun mesafeli bulaşma olasılığını tanımış oldu. Kaldı ki yapılan araştırmalar ortamın hava koşullarına göre (sıcaklık/nem/taze hava) mesafenin 6-8 metreleri bulabildiğini göstermiştir.
Bu, ilk günden itibaren aerosollerin önemli bir bulaşma yolu olduğu ve havalandırmanın mücadelede en etkili araçlardan biri olduğunu iddia edenlerin beklediği geç kalmış bir açıklamaydı.
Kapalı alanların iyi havalandırılmadığı takdirde büyük risk taşıdığı artık pek çok otorite tarafından kabul edildiğine göre okulları “güvenli” olarak açmak için havalandırmayı içeren acil bir eylem planının kamuoyuna açıklanması gerekmektedir.
Havadan bulaşan hastalıklarda “Sağlıklı Okul Binası” için önlemler
The Lancet’in, mühendis, halk sağlıkçı ve doktor uzmanlardan oluşan çalışma grubu okulların güvenli yeniden açılımı için bir rehber hazırladı. Binaların hava yolu ile bulaşan hastalıkların yayılmasında kritik bir rol oynadığı gerçeğinden yola çıkan bu rehber, havalandırma ve hava temizleme yoluyla okul binalarını bulaşıcı hastalıklara karşı dirençli hale getirmek için öneriler içeriyor. Amaç güvenli yeniden açılma için yapılacak düzenlemelerin, uzun vadede eğitim kalitesinde yaratacağı değeri de ortaya koyabilmek.
Rehberde dikkat çekildiği şekliyle, pek çok ülke, COVID-19 salgını sürecinde okulları güvenli bir şekilde açık tutabilmek için iç mekan hava kalitesini iyileştirecek uygulamalara finansman sağlama yoluna gitti.
Ancak, ne yazık ki, bilgi kirliliği nedeniyle, kanıtlanmamış veya büyük ölçüde etkisiz hava temizleme teknolojilerine ve yüzey dezenfeksiyon malzemeleri gibi diğer önlemlere gereksiz harcamalar yapıldığına dair raporlar da var.
The Lancet’in rehberinin amacı okullarda, kanıta dayalı, uzun vadeli değer sağlayan, öğrencilerin, öğretmenlerin ve personelin sağlığına zarar verebilecek ek kirleticiler yaratmayacak iyileştirmeleri önermek.
Ülkemizde de yüzey temizlemeden –o da kısıtlı miktarda- öteye gitmeyen, suya-sabuna ulaşmada dahi problemler yaşandığı gözlenen ve bu yoksunluklar nedeniyle de ilk kapanan yerlerden olan okullar için uluslararası standartlarda bir planlama yapıldığını göremiyoruz.
Okullar Kronik Olarak Havalandırma Problemine Sahiptir
Çoğu bina havadan bulaşabilecek hastalıkları azaltmaya odaklanılarak tasarlanmamış, konfor ve minimum düzeyde kabul edilebilir İç Hava Kalitesi için tasarlanmışken, özellikle ülkemizde okullar için, İç Hava Kalitesi kavramı hiç dikkate alınmamıştır.
Okullarda havadan bulaşabilecek hastalık riskini azaltmada The Lancet’in Rehberi aşağıdaki beş kontrol stratejisine öncelik verilmesini önermektedir:
- “Binalardaki mevcut sistemleri inceleyin, ısıtma, havalandırma ve klima sistem performansını kontrol edin. Havalandırma performansını kontrol için CO₂ sensörleri kullanın.”
Ülkemizde hemen hemen hiç bir okulda havalandırma sistemi olmadığı, çoğu okulda pencereler dahi sabitlenmiş açılamaz olduğu için bu öneri geçersiz kalacaktır.
CO₂ sensörlerinin sağlanması mekanik havalandırma olmasa dahi pencereler yoluyla yapılacak doğal havalandırmanın verimini ölçmek ve aksiyon almak için gereklidir.
- “Havadaki virüs konsantrasyonunu seyreltmek için havalandırma sistemini iyileştirin. Sınıfları temiz dış hava ile havalandırın (%100 taze hava).”
Okullar bir pandemi sırasında dış hava miktarını maksimize etmeli ve yeterince filtrelenmemiş havanın devridaimini en aza indirmeli veya ortadan kaldırmalıdır.
Kış aylarında doğal havalandırmanın mümkün olamayacağı gözetilerek sınıflar için ısı geri kazanımlı havalandırma sistemleri kurulabilir/kurulmalıdır.
- “Filtreleme gibi kanıta dayalı hava temizleme işlemlerini kullanın.”
Karışım havası kullanılmak zorunda kalındığında yüksek verimli filtreler kullanmak bina genelinde havadan bulaşıcı partiküllerin uzaklaştırılmasına yardımcı olabilir. Okullarda mümkün olan en yüksek verime sahip hava filtreleri kullanılmalıdır.
- “Havalandırma ve havayı filtreleme olanağı sınırlıysa, sisteme yüksek verimli hava filtresine sahip portatif hava temizleyicileri ekleyin.”
Mekanik havalandırma sistemlerine sahip olmayan, gelişmiş havalandırma taleplerini karşılayamayan, daha yüksek verimli filtrelemeye sahip olamayan okullarda, uygun kapasitede HEPA filtreli portatif hava temizleyicileri kullanmak faydalı olacaktır.
- The Lancet uzmanları UV gibi diğer bilimsel temelli teknolojileri de dikkate almayı önermektedir ama bu konu hala pek çok sakıncası nedeniyle ülkemiz mühendislik sektöründe tartışılmaktadır.
Dünyada pek çok okulda uygulanan diğer stratejiler (bipolar iyonizasyon, plazma sistemleri, iyonlaştırıcılı veya UV’li taşınabilir hava temizleme üniteleri, kuru hidrojen peroksit, fotokatalitik oksidasyon gibi), kanıtlanmamış etkinlikleri ve zararlı ikincil kirleticiler oluşturarak havanın kalitesini düşürme potansiyelleri nedeniyle önerilmemektedir. Ülkemizde bu tür cihazları kullanmayı düşünenler, yararı yerine zararı olabilecek gereksiz yatırımdan kaçınmalıdır.
Aşırı yüzey temizleme çabalarından da aynı nedenlerle vazgeçilmelidir.
Okullar, kaynaklarını SARS-CoV-2’nin havadan bulaşma riskini azaltmaya odaklamalıdır.
Havalandırma ve hava temizleme sistemlerinin maliyeti bölgeye, mevcut binanın durumuna ve okulun büyüklüğüne göre değişebilir, ancak genel olarak temiz dış havayı sağlayıp, kirlenmiş havayı dışarı atarak ortam havasının temizliğini artırmak diğer uygulamalara göre daha ucuzdur. Her yapı için farklılaşacak uygun çözümler uzmanların desteği alınarak belirlenmelidir.
Okullarda havalandırma ve iyileştirilmiş iç hava kalitesinin uzun vadeli faydaları düşünüldüğünde yapılan yatırımın getirisi çok daha büyük olacaktır. Acil beklenti ise eğitime, sağlıklı ve güvenli bir şekilde başlanmasıdır.
Mak. Müh. FİLİZ PEHLİVAN – FNP Mühendislik Genel Müdürü