ARMATÜR Derneği, İTO Demir-Çelik Sektörü Çalıştayı’na Katılım ve Katkı Sağladı
İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından düzenlenen Demir-Çelik ve Bağlantılı Sektörlere Yönelik İmalat Sanayi Çalıştayı 8 Eylül 2021, Çarşamba günü 10:00-12:00 saatleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleşti. İTO Yönetim Kurulu Başkanı Şekib AVDAGİÇ tarafından yapılan açılış konuşmasını takiben İTO Yönetim Kurulu Üyesi Adil COŞKUN başkanlığında devam eden, İTO Meclis ve Komite Üyeleri, demir-çelik ve bağlantılı sektör temsilcilerinin katılım sağladığı çalıştayda ARMATÜR Derneği de yer aldı.
ARMATÜR Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan TURHAN, Başkan Yardımcıları Adem TEKNECİ ve Erman AYVAZ ile Genel Sekreter Gamze TAŞPOLAT ALTINYAY’ın katılım sağladığı toplantıda ARMATÜR Derneği tarafından, sektörde özellikle kalıphanelerde dövme ve döküm süreçlerinde kullanılan özel alaşımlı çelik ham madde (sıcak iş çeliği) ve vana üretimi başta olmak üzere imalatta kullanılan birçok ara mamulün ve muhtelif paslanmaz çelik yerli üretimi bulunmadığına dikkat çekildi; Türkiye’nin ihracat gelirlerinde kayda değer oranda artış olmakla birlikte bu artışın ithalata dayalı olan bir artış olduğu dile getirilerek yerli maden ve metal üretiminin ivedilikle hızlandırılması gerektiği yönünde görüş bildirildi. Bu çerçevede, yerli üretime yönelik girişimlere devlet teşviki sağlanmasında büyük fayda olduğu ve oldukça ciddi bir yatırım gerektiren bu alana Güney Kore örneğinde olduğu gibi kamu tarafından yatırım yapılmasının da değerlendirilebileceği ifade edildi.
Pandemi konjonktüründe, Çin başta olmak üzere Uzak Doğu ülkelerine olan güvenin sarsılarak taleplerin ülkemize kaymaya başlaması ile birlikte üretim kapasitelerinin ve ihracat potansiyelinin arttığı, ancak yerli ham madde üretiminin bulunmaması ya da yeterli olmamasının, oluşan taleplerin karşılanamaması ya da güçlükle karşılanması sonucunu doğurduğu kaydedildi. Bu bağlamda özellikle, daha pahalıya ithal edilip daha ucuza ihraç edilen hurdaların ihracatının yasaklanması veya kısıtlanması gerektiği değerlendirilerek sanayiye ham madde olarak geri dönüş sağlayabilecek nitelikteki hurdaların iç piyasaya sunulmasının ülke ekonomisi için çok daha büyük bir katma değer yaratacağına işaret edildi.
Buna ek olarak, armatür sektöründe kullanılan, gerek yerli üretimi olmaması gerekse hurda ihracatı sebebiyle yurt dışından tedarik edilmek durumunda kalınan ham madde ve ara mamullerin oldukça pahalı olduğu, sürekli olarak da önlenemeyen ve öngörülemeyen bir fiyat artışı gösterme eğilimi içerisinde bulunduğu da hatırlatılarak; her ne kadar pandemi ile birlikte tedarik zinciri ülkemize doğru bir kayma eğilimi göstermiş olsa dahi bu durumun kalıcı kılınmasının bu şartlar altında mümkün olamayacağı vurgulandı. Ham madde ve ara mamullerde dışa bağımlılık, bunlara erişim önceliğindeki birtakım aksaklıklar (yurt içinde bazı stokçu firmaların bulunması, döviz bazında satış politikasına dayalı olarak yabancı müşterilere veya yalnızca çok büyük üreticilere satış önceliği verilmesi vb.), uygulanan ilave gümrük vergileri dolayısıyla ortaya çıkan ek maliyetler ve uzun tedarik süreçlerinin (termin sorunlarının), sanayicilerin oluşan talepleri karşılaması noktasında güçlükler ile karşılaşmalarına yol açtığının da altı çizilerek bu sektörel problemlerin çözümü için lojistik harcamalarını (navlun ve benzeri diğer nakliye giderlerini de) içerecek şekilde alternatif pazarlardan tedarik maliyetleri konusunda sanayicilere destek olunması; özellikle ham madde ve ara mamullere getirilen ilave gümrük vergileri ve gözetim uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi; bu bağlamda gerekirse birtakım mevcut uygulamaların kaldırılması veya bu uygulamalar konusunda sanayicilere uygun esneklik, istisna ve indirimlerin sağlanması gerektiği ifade edildi.
Bu çerçevede, yeni sistem tesis edilirken ham madde ve ara mamul üreticisi konumundaki başlıca ülkelerin incelenmesi; bu ülkelerin yerli sanayiyi korumaya yönelik olarak uygulamaya koydukları ihracat yasaklarının model alınması önerildi ve ülkemizde bireysel olarak yapılıyorken Çin’de ham madde alımlarının devlet çatısı altında ve toplu olarak yapılıyor olmasının dikkate şayan bir örnek olarak değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
Çalıştayda ayrıca, ithalatçı firmaların bazı ürünleri gözetim vergisinden dolayı ülkemize yedek parça halinde getirip burada montajını yapmak suretiyle satabildikleri hususunun gözden kaçırılmaması gerektiğine işaret edildi.
ARMATÜR Derneği tarafından dikkat çekilen bir diğer husus da, ham madde üreticilerine verilen ihracat önceliği ve kendilerine “damping vergi ve uygulamaları” ile sağlanan korumanın, iç piyasadaki ham madde ile daha katma değerli ürünler imal edebilecek KOBİ’leri göz ardı etmeyecek ve KOBİ statüsündeki sanayicilerin ham madde ve ara mamullere erişimini zorlaştırmayacak şekilde bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiği oldu.
Belirtilen koşullar sağlanmadığı ve yalnızca büyük üreticiler desteklendiği sürece KOBİ’lerin rekabet edebilirliğinden bahsetmenin mümkün olmayacağı, hem pahalı ham madde ithal etmek hem yabancı ülkelerin anti-damping uygulamaları hem de ulusal kanun ve muhtelif hukuki/teknik düzenlemeleri ile (ham madde ihracatında vergi tatbiki, ek sertifikasyon ve belgelendirme talepleri vb.) mücadele etmek zorunda kalan KOBİ’lerin zamanla ihracatlarını sonlandırmak veya iş bırakmak zorunda kalabilecekleri ya da piyasada kalma ve rekabet etme dürtüsü ile yasal olmayan yol ve oyuncular üzerinden ham madde ve ara mamul temin etme yoluna kayabilecekleri yönündeki kaygılar paylaşıldı.
Bu kapsam içerisinde kamu politikalarının, imalat sanayi, ithalat ve ihracat ile ilgili resimlere çok geniş bir bakış açısıyla yaklaşan ve detaya inmeyen bir çerçeve çizmekten ziyade, büyük üreticileri gözettiği kadar KOBİ’leri de koruyacak şekilde yeniden yapılandırılmasının büyük önem arz ettiği bildirildi ve Çin’in ham madde ihracatına vergi uygulaması başlattığını hatırlatılarak Türkiye açısından da bu konunun değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
Çalıştayda son olarak, sektördeki KDV ve tevkifat uygulamaları ile imalat sürecinde nitelikli insan kaynağı ve makine temini sıkıntıları dile getirildi. Pandemi sürecinin sanayicilere, fabrika ve üretim atölyelerinde insan kaynağı ile otomasyon ve otokontrol sistemlerinden dengeli bir şekilde faydalanmaları gerektiğini gösterdiği, bu bağlamda, sanayicilerin güncel teknolojilere yatırım yapmak istediği ancak pandemi süreci ile birlikte derinleşen finansal sıkıntılar sebebiyle bu konuda adım atılamadığı, teslim sürelerinin uzadığı ve bu sebeplerden ötürü de makine, otomasyon ve otokontrol sistemleri ile ilgili teşviklerin arttırmasının uygun olacağı ifade edildi.
ARMATÜR Derneği tarafından temsil edilen sektörlere uygulanan KDV oranı sektörün karlılığının çok üzerinde olduğuna vurgu yapıldı ve daha önce mobilya ve beyaz eşya sektörleri için uygulanan istisnaların armatür, valf, musluk, tesisat ekipmanları ve vana sektörleri için de değerlendirilerek halihazırda %18 olarak uygulanan KDV oranının %8 olarak yeniden belirlenmesi ve kayıt dışı işlemlerin önüne geçilmesi talep edildi. Benzer şekilde, sektörde uygulanan tevkifat oranın da 5/10 olacak şekilde uygulanmasının ARMATÜR Derneği tarafından temsil edilen ve ciddi ihracat potansiyeli barındıran sektörlerin önünü açacağı yönünde görüşü bildirildi.