SOSİAD Dünya Soğutma Günü Etkinlikleri Çerçevesinde “Soğutma Değerlidir” Etkinliği Düzenlendi

SOSİAD Dünya Soğutma Günü kapsamında “Soğutma Değerlidir” teması ile bir etkinlik düzenledi. Etkinliğin seminer bölümünde iklim değişikliği ve iklim değişikliğinin yaşama yansıyan yan etkileri ile bu süreçte soğutmanın giderek artan önemi ve değeri konuları ele alındı.  

Hayati CAN
SOSİAD Yönetim Kurulu Başkanı

SOSİAD (Soğutma Sanayi İş İnsanları Derneği), 26 Haziran Dünya Soğutma Günü etkinlikleri kapsamında “Soğutma Değerlidir” teması ile üyeleri, sektör profesyonelleri, akademisyenler ve basın mensuplarıyla bir araya geldi. 23 Haziran Perşembe günü CVK Park Bosphorus Hotel’de yapılan etkinliğin seminer bölümünde; SOSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Hayati Can’ın açılış konuşmasının ardından TEMA Vakfı Uluslararası İlişkiler ve İklim Koordinatörü Burcu Genç, Yeşil Dönüşüm ve Dış Ticaret Uzmanı Dr. Meral Gündüz, Beykoz Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Y. Birol Saygı ve HMSF A.Ş. Proje Satış ve Geliştirme Direktörü Saniye Starr sunumlarını gerçekleştirdi. Dr. Kadir İsa moderatörlüğünde gerçekleşen seminerde Burcu Genç “İklim Değişikliği ve Dünya Nereye Gidiyor” başlıklı sunumuna; iklim, hava durumu, klimatoloji, iklim değişikliği, sera etkisi kavramlarını tanımlayarak başladı ve 1950’lerde, sanayi devrimi ile başlayan süreçte insan kaynaklı sera gazlarının artışına çarpıcı sayısal örnekler verdi. Burcu Genç, özetle şu bilgileri verdi:

Dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı kentler, toplam enerji tüketiminin 2/3’ünden sorumludur. CO2 emisyonlarının %80’inin geldiği kentler, iklim değişikliğinin en büyük etkeni ve etkilenenidir.

“Atmosferik değişimler üzerine gözlem yapan ve verileri değerlendiren, Hawaii’de bulunan Mauna Loa Gözlem Evi’nin 1960-2020 tarihleri arası yaptığı karbondioksit ölçümlerine göre 280 ppm olan CO2 emisyonları günümüzde 420 ppm’in üzerine çıkmıştır.

Türkiye’den elde edilen istatistiklere göre ise 1990’da 4 ton CO2e /kişi emisyon hacmimiz 2020 yılında 6.3 ton CO2e/kişi seviyesine, 220 milyon ton CO2e toplam emisyon hacmi ise 524 milyon ton CO2e seviyesine ulaşmıştır. Her ne kadar pandemi döneminde bir miktar düşüş görülmüş olsa da yeniden pandemi öncesi döneme geri dönülmüştür.

Enerji, binalar, ulaşım, atık yönetimi ve tarım gibi önemli CO2 emisyonu kaynakları değerlendirilerek iklim değişikliği ile mücadelede yerel yönetimlere büyük sorumluluk düşmektedir. Sıcaklık artışları 2100 yılında 4, hatta 6 santigrat dereceye ulaşabileceği öngörülmektedir. Bu nedenle, Rüzgâr koridorları ve yeşil alanların artırılması büyük önem taşımaktadır.

Su güvenliği ve gıda üretiminin azalması, yaşamı tehdit eden unsurlardır. Yerelin özelliklerine uyumlu hale getirilmiş, içeriğinde azaltım ve uyum başlıklarının her ikisinin de bulunduğu ‘iklim eylem planları’ yapılmalıdır.

Fosil yakıtlardan vazgeçmek, enerji verimliliği çalışmalarını arttırmak ve yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimini odaklanmak gerekmektedir.”

Dr. Meral Gündüz “İklim Değişikliği ile Mücadele ve Yeşil Dönüşüm” başlıklı sunumunda; BM tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma için Kalkınma Amaçları, Paris Anlaşması, Avrupa Yeşil Mutabakatı, Yeşil Dönüşüm, Fit for 55 hakkında genel bilgiler verdikten sonra özetle şunları söyledi: “Enerji tüketiminden kaynaklanan karbon emisyonları ile sanayideki süreç emisyonları, toplam emisyonların %35’ini oluşturuyor. Tarım ve gıda sektöründe enerji tüketiminden kaynaklanan CO2 emisyonları yaklaşık %10.4 (9.4 Mt) paya sahiptir. İş dünyasını yeni bir rekabet ortamı bekliyor. Bu yeni rekabet ortamına hazırlanırken, yeşil dönüşüm için yatırımların finansmanına yardımcı olabilecek Ticaret Bakanlığı’mızın Pazara Giriş Belgeleri ve Tasarım destekleri gibi kaynaklar mevcuttur. Kalite, Çevre ve Sosyal Sistem Belgelendirmeleri başta olmak üzere Sürdürülebilirlik Raporlaması-GRI (https://www.globalreporting.org ) ve CDP Raporlaması (https://www.cdp.net ) yeşil dönüşüm sürecinde giderek önem kazanmaktadır.”

Prof. Dr. Y. Birol Saygı “Gıda ve Soğutma” başlığı altındaki sunumunda şu bilgileri verdi: “Bir insan, yaşamı boyunca ortalama 200.000 kez yemek yer, bu da yaklaşık 30 ila 40 ton gıda demektir. Milat saydığımız 0 yılında 170 milyon olduğu tahmin edilen dünya nüfusu 1800 yılda 1 milyar artışa karşılık son 50 yılda 4 milyar artmıştır. 2020 yılında dünya nüfusu 7.78 milyara erişmiştir. Ülkelerin kaynak kullanım hızı farklı olduğundan ‘Limit Aşım Günü’ ülkelere göre değişmektedir. Türkiye’nin Limit Aşım Günü, 2019 yılında 11 Temmuz olmuştur. Yani kendi doğal kaynaklarının sağladığı bir yıllık potansiyeli 11 Temmuz’da tüketmiş olan Türkiye, 1.9 dünya varmış gibi yaşamaktadır. ABD 5.1 ve Avustralya 4.1 ile başı çekerken bu katsayı ortalaması dünya geneli için 1.7’dir. ‘Avrupa’nın ekmek sepeti’ olarak bilinen Ukrayna, dünya çapında kullanılan pek çok tahıl ve bitkisel yağın önemli bir üreticisi ve dünyanın en büyük Ayçiçek yağı ihracatçısıdır. Bu ülkenin emtia üretimi o kadar önemlidir ki savaş ile bu üretimin kesintiye uğraması üzerine, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), uluslararası gıda ve yem fiyatlarının %20’ye kadar artabileceğine dair uyarıda bulunmuştur.

İnsanlığın kabaca 3 milyon, mikroorganizmaların ise 3 milyar yıldır var olduğu tahmin edilmektedir. Louis Pasteur, ‘Doğada sonsuz küçüklüktekinin rolü, sonsuz büyüklüktür’ demiştir. Bu nedenle mikroorganizmaları çok iyi tanımalı, edindiğimiz bilgileri çok iyi kullanmalıyız. Gıdaların işlenmesi ve saklamasında; pastörizasyon, sterilizasyon, kurutma, konsantrasyon, donmuş muhafaza, radyasyon gibi Fiziksel Teknikler, gıdalara kimyasal koruyucu madde katılması, tuzlama ve şekerleme gibi Kimyasal Teknikler ile enzimatik ve biyolojik asitlendirme gibi Biyolojik Teknikler kullanılmaktadır.

E-Bülten Kayıt