Projecinin Globalleşmesi, Ülkenin İhracatının da Yolunu Açar !
Vizyoner bakış açısıyla hazırladığı mekanik tasarım projeleri ve globalleşme yolunda attığı adımlarla adından sıkça söz ettiren, Türkiye’de Mekanik Tasarım denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Dinamik Proje Genel Müdürü Zühtü Ferah ve makine mühendisliği son sınıf öğrencisi oğlu Oğuz Ferah ile makine mühendisliğini, hedeflerini, mühendislikteki uzmanlığı, bütünleşik tasarımı, yurt dışında kurulması planlanan Dinamik Proje ofislerini, yurt dışına açılım konusunda STK’larda yapılan faaliyetleri ve baba-oğul ilişkilerini konuştuk.
Zühtü Bey, makine mühendisi olmaya nasıl karar verdiniz?
Üniversite tercihi yapacağım dönemde bir gece yarısı işten döndükten sonra, rahmetli babamla oturduk ve bugün yapmakta olduğumuz teknik iş toplantılarının bire bir aynısı bir toplantı yaptık. Bu toplantıda, her cümlesini bugün dahi net olarak hatırladığım, çok yönlü değerlendirmeler yaparak, karşılıklı mutabakata ile makine mühendisi olmama karar verdik.
Elbette her evlat gibi birçok nedenden dolayı babama minnettarım; ama, o toplantıdaki katkılarından dolayı da rahmetli babama, çok ama çok minnettar olduğumu bir kez daha vurgulamak isterim.
Oğuz Bey siz de babanızla aynı mesleği tercih ettiniz. Özyeğin Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği bölümü son sınıfta okuyorsunuz. Bu mesleği tercih etmenizdeki etkenler nelerdir?
Bu mesleği tercih etmemdeki en büyük etken; babamın bu meslekte olması diyebilirim. Küçüklüğümden beri, bazen çok sıkıcı da olsa bana sürekli olarak düşünmeyi öğretmeye çalıştı. Eve hep çok geç ve yorgun olarak gelirdi; ancak asla mesleğinden şikâyet etmezdi. Eve yeterince vakit ayıramadığı için annem de şikâyet ederdi elbette; ama babam annemin gönlünü alacak bir cevabı her defasında bulurdu.
Bana: “Etrafına bak, bu gördüğün her şey mühendislik ürünüdür” derdi. Ofisi ziyaret ettiğim zamanda: “git içeriye ve abla ve abilerini meşgul etmeden çalışmalarını izle” derdi. Bilgisayarların ekranlarındaki projeleri seyretmekten çok keyif alırdım.
Yani bütün bunları düşününce babamın da bir şekilde ve ustaca, beni bu mesleğe yönlendirdiğini de söyleyebilirim. Bence bu yönlendirmeden dolayıdır ki anaokulunda bile öğretmenimizin: “İleride ne olmak istiyorsunuz?” sorusuna, arkadaşlarım, astronot olup uzaya gitmek istiyorum, yarışçı olup yarışlar kazanacağım gibi cevaplar verirken, ben: “makine mühendisi olmak istiyorum” diye cevap verirdim.
Ama babam, bir seminerinde, mühendislik mesleğinin, ailesini ikinci plana koyabilenlerin mesleği olduğunu söylediğini okuyunca, biraz canımın sıkıldığını söyleyebilirim.
Zühtü Bey, “kişinin karakterine uygun meslek seçmesi önemlidir” denilir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Makine mühendisliğini tercih etmek isteyen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Gerçekten bu çok doğru, benim görüşeme göre de meslek, kişinin karakterine uygun olmalıdır. Böyle olunca yaşam şekli olarak benimsenip, hiç yorulmadan yıllarca sürdürülebileceğine inanıyorum.
Belirtmeliyim ki mühendislik mesleği; çok çalışkan, bir konuya sıkılmadan yorulmadan odaklanabilenlerin, sürekli öğrenci kalmayı göze alabilenlerin, hayatının en önemli bölümünü işine ayırabilenlerin ve de bunu asla vazgeçmeden bir ömür boyu sürdürebileceklerin mesleğidir.
Diğer yandan, mühendislik ve de makine mühendisliğinin, kesinlikle çok ayrıcalıklı bir meslek olduğunu da belirtmeliyim. Bu mesleğe yönelmek isteyenlerin, sorgulayıcı bir bakış açısı olması gerekir. Ancak bunda ailelerin rolü de çok çok önemlidir; çünkü çocuklar, düşünmeyi ve sorgulayıcı bakış açısını önce ailede öğrenirler diye düşünüyorum.
Soruyu, mühendisliğe yönelmiş gençlerimiz için ele alırsam, diyebilirim ki okul dönemlerinde meslek ile ilgili güncel programları çok üst düzeyde, tekrar söylüyorum, çok üst düzeyde takip edip öğrenerek, bir ya da daha iyisi iki yabancı dil bilerek, mezun olmalı ve ilk işlerine bu donanımda müracaat etmelidirler.
Bugün ve bundan sonra globalleşme olamadan nitelikli olarak varlığımızı sürdürmemiz maalesef imkân dahilinde gözükmüyor. Belirtmeliyim ki globalleşme yolunda başarılı olabilmek; ancak çalışkan ve fedakâr mühendisler ile mümkün olacaktır. Yine vurgulamak isterim ki, ülkemizin gelişmişlik düzeyi de donanımlı mühendislerin varlığı ve çokluğuna paralel olacaktır.
Oğuz Bey henüz öğrenim hayatınız devam ediyor; ancak Dinamik Proje’ de çalışma fırsatı bulabiliyor musunuz? Mezun olduktan sonra planlarınız nelerdir?
Üniversitenin ilk yıllarında derslerimin yoğunluğu nedeniyle çok fazla fırsat yaratamamış olsam da şu anda son sınıf öğrencisi olduğum için ders yoğunluğumun azaldığı bir dönemdeyim ve vaktim oldukça ofise gidip, firmalardaki tecrübeli abilerim ve ablalarımdan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
Haftada bir ya da iki gün firmaya gidip güncel programlarla ilgili bilgilerimi geliştirmeye çalışıyorum.
Mezun olduktan sonra kesinlikle Dinamik Proje’de çalışmak ve babama destek olmak istiyorum; ama babam, yaptığımız işi çok yönlü olarak düşünebilmem, paydaşlarımızı tanımam ve bu yönde deneyim kazanmam için beni öncelikle birliktelik yaptığı şirketlere yönlendiriyor.
Zühtü Bey, yurt içinde inşaat sektöründe yaşanan daralma nedeniyle üretici firmalar, ihracat faaliyetlerine ağırlık verdi. Mekanik tasarım tarafında sizin de başta Rusya ve Türki Cumhuriyetler olmak üzere önemli projelere imza attığınızı biliyoruz. İç piyasadaki daralma nedeniyle sizin geliştirdiğiniz stratejiler nelerdir?
Evet, maalesef sektörümüzde dönemsel olduğuna inandığım ve inanmak istediğim bir daralma söz konusu. Dönemsel diyorum; çünkü biz hala gelişmekte olan bir ülkeyiz ve gelişimimizi tamamlayana kadar inşaat sektörümüz de gelişmeye devam edecektir ve hatta daha sonra da yeni gelişecek inşaat teknolojilerine paralel olarak yapılacak yenilemeler ile sektörümüz, varlığını sürdürmeye devam edecektir diye düşünüyorum. Ama belirtmeliyim ki, hiç arzu etmesek de, bugün yaşadığımız sıkıntıları, belki de ileriki dönemlerde de muhtelif nedenlerden dolayı yaşayabiliriz. Ya da en iyi senaryo ile gelişimimizi tamamladığımız dönemde, belli oranda daralma yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. İşte bu nedenlerden dolayı, globalleşmemiz şart olarak gözükmektedir. Diğer yandan, bu daralmalar hiç yaşanmasa da, globalleşmemizi şart olarak görüyorum. Çünkü, projecinin globalleşmesi, ülkenin ihracatının da yolunu açan çok önemli bir faktördür. Peki biz şimdilerde bu amaca yönelik olarak neler yapıyoruz?
Biliyorsunuz, devletimizde projecilerin ülkeye yapacağı katkılara inanıyor ve bizlerin yurt dışındaki çabalarına destek olmak için gerekli yolları açıyor. Tabii ki firmanızın geçmişi bu desteği hakkedecek durumdaysa ve öncesinde kendi çabanızı, yatırımınızı görüyorsa bu desteği veriyor. Şükürler olsun ki bugüne kadar olan çabalarımız ile biz de bu kriterleri sağlar durumdayız ve bu günlerde hem yurt dışında branş ofisler kurmaya hem de bazı firmalarla birliktelikler oluşturmaya çalışıyoruz. Bu amaca yönelik olarak da bizlerden çok daha donanımlı olduğuna inandığımız, bizi yurt dışına taşıyacak, dördüncü jenerasyonumuzu 5-6 yıl öncesinden başlayarak hazırladık. Şu anda 3 ülkede “Dinamik Proje Ofisleri”ni kurmaya çok yakınız hatta gerekli şirket evraklarımızı, kuruluş çalışmaları için göndermiş durumdayız. Ayrıca, 2 ülkede de lokal proje grupları ile birliktelikler oluşturduk ve yavaş yavaş dönüşlerini alıyoruz. Orta vadedeki hedefimiz ise toplamda 7 ülkede Dinamik Proje Ofisi kurmaktır. Umuyoruz ve diliyoruz ki bu çabalarımız karşılık bulacak ve sektörümüzün bizden beklediği katkıları sağlayabileceğiz. Bildiğiniz üzere bu çabalar içine girmeden önce bizler, Türk Müteahhitlerinin geliştirdiği projelerde onlara destek olurduk. Yani ihale safhasına kadar getirilmiş projelerde, detay proje hizmetlerini hazırlardık. Ancak “tasarla ve inşa et” metodu ile ihale edilmiş projelerde ise tüm proje aşamalarını kendimiz geliştirirdik. Tabii iş müteahhit organizasyonu ile başlayınca, ana kararlarda müteahhit firmanın tercihleri öncelikli olarak dikkate alınırdı. Bu durumda bazı işlerimizde kararlarımızı modern tekniğin ve günün gereksinimlerine göre oluşturabilirken, bazen de kontrat şartlarına uyum sağlayabilme adına hayli zorlanırdık. Ama gittiğimiz ülkede kendi organizasyonumuz ile var olunca, ülkemizde olduğumuz gibi müşterimiz ile baştan itibaren diyalog halinde olabiliyoruz ve bunun sonucunda da müşterimiz ile aramızda hem gerekli güveni oluşturabiliyoruz hem de bizlerin tercihlerini dikkate alınma oranı çok yükselmiş oluyor. Belirtmeliyim ki bu hem müşterimize hem bulunduğumuz ülkeye hem de bizim ülkemize çok büyük katkılar sağlıyor. Bu konuda çok yakın tarihteki bir yaşanmışlığı sizler ile paylaşmak istiyorum. Bir ülkede, kendi imkanlarımızla geliştirdiğimiz çok büyük bir projede yani doğrudan o ülkenin işvereninden aldığımız bir projede, kendi ülkemizdeki işverenimiz ile olduğu gibi çok yakın çalışma ve bilgilendirme imkânı bulduk. Bunun sonucunda, müşterimiz daha önceki projeleri için yurt dışından aldığı hemen hemen tüm ekipmanlarını Türkiye’den temin etme yoluna gitti. Öyle ki Türkiye’de imal edilmeyen yurt dışı ürünlerini bile daha uygun şartlarda Türkiye’deki temsilcilerinden aldı. Çünkü daha önce aldığı ürünler için servis problemi yaşamıştı ve biz, müşterimizi, aynı firmaların Türkiye’deki servislerine yönlendirdik ve bizdeki teknik servis kalitesinden ve maliyetinden son derece memnun kaldılar. Burada demek istiyorum ki ülkesinden destek almayı hak etmiş bir proje grubu, bir ülkeye gitmiş ise hem gittiği ülkeye hem de kendi ülkesine çok büyük katkılar sağlayabiliyor.
Zühtü Bey, ülkemizdeki mimar ve mühendisler, projeleri henüz konsept tasarım aşamasındayken bir araya gelip değerlendiriyorlar mı? Bütünleşik tasarımın önemine dikkat çekmek için ne tür çalışmalar yapmak gerekiyor?
Nitelikli projelerde evet; ama bütün projelerde bunun yapılabildiğini söyleyemem ;çünkü, bu hem projede çalışan grupların deneyimiyle hem de proje için ayrılan bütçe ile doğru orantılı bir konudur. Özellikle Revit LOD 300 aşamasına kadar taşınarak, hazırlanacak projelerde, bu hedeflere yüksek oranda ulaşılabilmiş olunacaktır. Tabii ki bu da projeye ayrılacak bütçe ile doğru orantılıdır ve bazı ülkelerde bu konu onaya esas şart olarak tasarımcıların önündedir. Aslında proje için alınan teklifler, adam saat üzerinden değerlendirilse, projede istenen kaliteye ulaşmak için en önemli adım atılmış olunacaktır. Bence başlama noktası, burası olabilir.
Alanında uzman bir mekanik tasarım ofisiyle çalışmak bir yatırımcıya neler kazandırır? Sizce ülkemizde yatırımcılar, mekanik tasarım ve uygulamalarının öneminin farkında mı? Bu konuda neler yapılabilir?
Alanında uzmanlar ile çalışmak elbette çok ama çok önemli. Sadece mekanik tesisat tasarım ofisi için değil, bu her meslek için geçerlidir. Ama bazen imkansızlıklar, bazen iyi araştıramamak, bazen de karar verenin yetersizliği gibi nedenler ile maalesef tercihler doğru yapılamıyor. Aslında uzman bir firmayı illa da üretimde değerlendirmek gerekmez.
Denetimde de çok küçük dokunuşlar ile tesislere çokça katkı sağlanabilir. Yani belli ölçekteki projeler için çok deneyimli elemanlar ile üretim yapmakta gerekmez; ama her proje de ufak da olsa deneyimli elemanların dokunuşlarına ihtiyaç vardır. Hep beraber etrafta dolaşırken görürüz, mesela, büyük bir tesisin altındaki kafeteryaya gittiğimizde sprinklerin tavana olan mesafesi ya da branşman alma şekli genelde yanlıştır. Düşünsenize bu hatanın oluşturduğu risk ne denli büyük zararlar verebilir. Ya da küçük bir gıda dükkanında ki davlumbazın pişirme üniteleri ile ilişkisi kurulamamış veya 1/4 debi ile çalışabilecek düzenleme yapılamamış ya da küçük bir WC de havalık sorunu çözülememiştir veya çok modern bir restoranda hava veriş – emişler çözülememiş ve gerekli yatırım yapılmış, gerekli enerji harcaması yapılmasına rağmen istenen konfor şartları sağlanamıyor ya da bir otel odasında veya bir binada en standart olan hava veriş – emiş çözülememiş ya da, yangın anında çalışacak bir cihazın taze hava emişi yanacak mahal ile ilişkilendirilmiş gibi bir çok konu, uzman danışmanlığı ile ve çok az dokunuşlarla çözülebilir. Tabii uzmanın bu dokunuşunu da profesyonel olarak almaya hazır olmak gerekir; ama nedense henüz bu tip bir çalışma talebi oluşmamış ve oluşturabilmiş değiliz maalesef. Galiba bu tip bir ihtiyaç sadece tıpta oluşmuş durumda. Ama eminim ki, mühendislikteki uzmanlığın sadece bireyi değil, kitleyi etkilediği ve can güvenliği yanında çok büyük getirisi yani kârı olduğu, ancak belli bir yaşanmışlıktan sonra anlaşılabilecektir. Bu durumun bizlerin yeterince bilgilendirme yapmamamızdan kaynaklandığını da düşünüyorum. Ayrıca, tesislere katkı sağlamanın bir yolunun da hangi tesis yapılırsa yapılsın, yap sat bile olsa, yapımcının karşısında, tesisi kullanacakların adına bir teknik grubun olmasının da şart olduğunu düşünüyorum. Zaman zaman seminerlerimde bu konuyu gündeme getiriyorum; çünkü bu teknik grubun sağlayacağı katkı ile mühendislikte uzmanlara olan ihtiyacın, topluma çok hızlı bir şekilde anlatacağını düşünüyorum. Ayrıca STK’ların ve siz basın mensuplarının bu yöndeki çabaları da uzmanın öneminin hızlı bir şekilde algılanmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.
Yurt dışına açılım konusunda STK’larda yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda yapılacak çalışmalarla ilgili STK’lara önerileriniz nelerdir?
Çok önemsiyorum, şart görüyorum ve destek vermemiz gerektiğine inanıyorum; ama belirtmeliyim ki firma organizasyonları altında yapılan çalışmaların, STK organizasyonu altında yapılan çalışmalar kadar katkı sağlayabileceğine ve sürdürülebilir olabileceğine inanmıyorum. Bu nedenle firmalarımızın bu iş için ayıracakları kaynakların karşılığını tam olarak alabilmeleri için STK’lar ile birliktelik yapmalarını ve onlara destek vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
Bizim Dinamik Proje olarak, yurt dışında var olacağımız ülkelerdeki bir hedefimiz de; sizler, STK’larımız ve hatta üniversitelerimiz ile birliktelik yaparak, gittiğimiz ülkelerdeki muhataplarınız ile ortak çalışmalar yapılmasını sağlamak olacaktır. Böylece; o ülkede kendimizi çok daha hızlı tanıtma imkânı bulacağız. Tabii bunu ülkemizin yetiştirdiği en nitelikli elemanlar ile yapacağımız için bu bize ve ülkemize karşı hem güveni hızla artıracak hem de var ise olumsuz imajları en kısa sürede ortadan kaldıracaktır. Bu konu bizim en öncelikli hedeflerimizden biridir ve de gittiğimiz ülkelerde, bu sözleri çoktan vermiş durumdayız.
Oğuz Bey gelecek için kariyer planlarınız nelerdir?
Mezun olduktan sonra öncelikle kendimi projede tam anlamıyla geliştirmek istiyorum. 4 veya 5 yıllık bir iş tecrübesi kazandıktan sonra spesifik birkaç konuda mesela yangın gibi, yüksek lisans yapmak istiyorum. Bunun dışında en büyük hedeflerimden biri ise Dinamik Proje’yi bugün çıktığı globalleşme yolunda çok ilerlere taşımak elbette.
Baba-oğul birlikte yapmaktan zevk aldığınız hobileriniz var mı?
Her evlat gibi, babam ile birlikte vakit geçirmekten çok büyük keyif alıyorum. Ama maalesef hem babamın iş yoğunluğu hem de benim ilkokuldan bu yana birçok sınava hazırlanmam nedeni ile baba oğul birlikte yeterince vakit geçiremedik. Ancak, pazar sabahları baş başa kahvaltı yapmak ve uzun uzun hikayelerimizi paylaşmak, kahkaha ile gülmek, birbirimizi acımasızca eleştirmek, bizim en büyük hobimiz diyebilirim. Ama bundan sonraki süreçte, babamla çok daha fazla zaman geçirebilmek için daha fazla çaba sarf edeceğimi söyleyebilirim.