Şehir soğutması için mevcut enerji talebinin 2050’ye kadar üç kattan fazla artarak Çin ve Hindistan’ın günümüz tüketiminin toplamı kadar fazla enerji tüketebileceği bir seviyeye ulaşacağı beklenmektedir[1]. Danfoss Grubu İletişim ve Sürdürülebilirlik Başkan Yardımcısı ve Halkla İlişkiler Müdürü Rasmus Abildgaard Kristensen, COP27 kapsamında düzenlenen bir panelde dünya liderlerini bu bilgiler doğrultusunda harekete geçmeye çağırdı.
Küresel iklim değişikliği sonucunda özellikle soğutma sistemlerine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan Afrika, Latin Amerika ve Asya ile Orta Doğu gibi bölgeleri kapsayan Küresel Güney bölgesinde bireysel soğutma sistemleri, çalışma sırasında aşırı ısı yayarak, şehirlerin sıcaklık seviyeleri ve karbon salınımı üzerinde baskı yaratmaktadır.
Rasmus Abildgaard Kristensen “Bölgesel soğutma sistemleri, şehirlerde son derece etkilidir. Tipik olarak tekil soğutma sistemlerinden beş ila on kat daha yüksek verimlilik sağlamaktadır. Merkezi bir tesiste kurularak daha az yer kaplamaları ve gürültü kirliliğini azaltmaları gibi faydalarıyla da şehir planlamasına artılar sağladığını söyleyebiliriz” diye konuştu.
Yalıtılmış yer altı borularından geçen soğutulmuş su akışını temel alan bölgesel soğutma sistemleri elektrikle çalıştırılabilir. Elektrik, güneş veya rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan yararlanılırsa, soğutmanın karbonsuzlaştırılması adına önemli katkı da sağlanır. Ayrıca, bölgesel soğutma sistemi ile daha yüksek düzeyde esneklik elde edilir. Rüzgarlı veya güneşli bir günde üretilen elektrik, soğuk su elde etmek için kullanılabilir. Elde edilen soğuk su, güneşsiz ya da rüzgarsız zamanlarda kullanmak üzere buz depolarında saklanabilir.
Rasmus Abildgaard Kristensen “Küresel Güney’deki şehirler, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen bölgesel enerjiyi binalarda daha yüksek enerji verimliliği ile birleştirirse, iklim hedeflerinden ödün vermeden insanlara soğutma sağlayabilir” diyor.
