İklimlendirme, Tesisat ve Enerji Sektörlerinin 32 Kadın Profesyonelinden “8 Mart Mesajı”

İklimlendirme, Tesisat ve Enerji Sektörlerinden 32 kadın profesyonel, 8 Mart mesajını, HVAC 360 Haber Portalı’nda paylaştı.

1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadın dönemin düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapmaya başlamışlar. Öyle ki bu grevler sırasında çıkan yangınlarda tam 129 kadın işçi can vermiş, ve dehşet verici bu olayların üzerinden tam 13 yıl sonra (1910), Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen II. Sosyalist Enternasyonal toplantısında Clara Zetkin’in önerisiyle, 1857 yılı olaylarının, kadın haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği adına bir milat olarak kabul edilmesi ve her yıl “Kadın Günü” olarak kutlanması kararlaştırılmıştır.
1975 yılını dünya kadın yılı olarak kabul eden Birleşmiş Milletler(BM), aynı yıl 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar günü “olarak kutlanmasına karar vermiştir.

Maalesef, New York’ta yaşanan acı hadiselerden tam 160 yıl sonra dahi, günümüzde kadınlar ve erkekler arasında tam anlamıyla”bir cinsiyet eşitliği” sağlanamamıştır. Öyle ki dünyadaki yoksul insanların %70’i hala kadındır. Dünyada eğitim almamış insanların 2/3 maalesef yine kadındır. Bu durum bizlere şunu göstermektedir  ; kadınlar hayatları süresince erkeklerle fırsat eşitliğine sahip olmamakla birlikte hayata başlarken dahi erkeklerle eşit şartlara sahip değildir.

Ülkemizde ise; Cumhuriyet  ilanıyla birlikte,”kadın erkek eşitliğinin” sağlıklı toplumun temelimi oluşturduğu anlayışıyla dünyanın birçok ülkesinden önce, kadınlara sosyal ve siyasal (seçme ve seçilme gibi) haklar verilmiştir. Ancak bu haklar, çoğunlukla yasal düzeyde kalmış ve sosyal alanda aynı hızla ilerleme sağlanamamıştır. Ülkemiz, kadınların okuma-yazma oranı, eğitim düzeyi, yaşamına ve siyasi yaşama aktif katılımı ve kadın sağlığı konusundaki göstergeler açısından değerlendirildiğinde, gösterilen tüm çabalara ve ilerlemelere rağmen hala olması gerekenden çok uzaktır.

Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, hangi sosyo-ekonomik, kültürel ve etnik sınıfın bireyi olursa olsun, kadınların kariyer yükselişlerinin önünü kesecek cam tavanların olduğu ise ayrı bir gerçek.
Dolayısıyla 8 Mart Kadınlar Günü’nün “hak arama ” ruhuna hala ihtiyacımız var. Ama 1857 olaylarının bizlere öğrettiği başka bir gerçeklik var ki mücadele bilinci kadar dayanışma ve destek olma bilinci de çok önemli. İşte tam bu sebeple HVAC 360 olarak sektörümüzün 32 kadın profesyoneline ,” Kadınlar Günü”nün kendileri için neyi ifade ettiğini sorduk. Düşüncelerimizi bir fikir havuzunda toplayarak, ortak bilinci oluşturmayı amaçladık.

HVAC 360’ın Kurucu Başkanı ve Editörü olarak bu anlamlı günde fikir ve düşüncelerini bizlerle paylaşan tüm kadın profesyonellerimize teşekkürü borç biliyorum.

Dünya Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun…

Ezgi Temoçin / HVAC 360 & ETM İletişim Kurucu Başkanı

HVAC 360 olarak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında “iklimlendirme, tesisat ve enerji sektörlerinin kadın profesyonellerine yönelttiğimiz sorular;

1- Erkeklerin egemen olduğu bir sektörde çalışan kadın profesyonel olarak “iş dünyasında cinsiyet eşitliği” olduğunu düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız, nedenleri ve tavsiyeleriniz?

2- Sizce geleceğin Türkiyesinde kadınların rolü ne olacak? Kadınların işgücüne  katılım oranının artırılması yönünde ne tür çalışmalar yapılmalı?

***Katılımcıların yorumlarına “alfabetik sıra”ya göre yer verilmiştir.

Beste Tınaz / Wilo Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü

1- Wilo Türkiye’nin yönetim kurulunda beş kadın çalışan bulunuyor. Şirket geneli ve bayilerimize baktığımızda ise sektör ortalamasının oldukça üzerindeyiz. Bu konuda kendimi şanslı hissetmekle birlikte sadece iş dünyasında değil toplum olarak da henüz cinsiyet eşitliğini tam olarak özümseyemediğimizi düşünüyorum. Yapılan araştırmalarda da bunu çok net görebiliyoruz.  Dünyada kadınlara en erken seçme seçilme hakkı veren bu ülkenin kadınlarının ayrıcalıklı olarak değil her kadının nitelik, beceri ve yetkinliklerine göre eşit şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun için kadınlara hakları olan eşit fırsatların verilmesi ve desteklenmesi gerekiyor. Böylece kadınların zihnindeki eşitsizliği yıkabiliriz. Gelecek nesillere ise başarının temeli olan eğitim hakkını vermeli, başaracaklarına dair kendilerine güvenmelerini sağlamalı ve hata yapmaktan korkmamayı öğretmeliyiz.

2- Kadının toplumda önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce bir anne olan kadınlar iş dünyasında da yer alarak ülkemizin kalkınmasına ciddi katkı sağlıyor. Kadınların bu katılımını sadece rakamsal verilerle değil iş hayatına yaptıkları niteliksel katkılar, yarattıkları katma değer ve işin başarısı açısından da değerlendirmeliyiz. Son yıllarda bu konu araştırmalarla da ispatlanıyor. Örneğin Fortune 500 şirketleri arasında yapılan bir araştırmaya göre, kadın yönetici sayısı fazla olan şirketler, pazar payı, sermaye ve hisse senedi değerine göre daha iyi performans gösteriyor. Dolayısıyla daha güçlü bir ekonomi ve sosyal kalkınma için kadınların iş hayatındaki varlığı bir zorunluluk oluyor. Bu nedenle kadınların yüksek potansiyelini ortaya çıkartmalı ve daha çok kadının iş hayatına katkıda bulunmasını sağlamalıyız. Yarının güçlü toplumu ve üretken ekonomisi için özellikle kız çocuklarının eğitimleri önündeki engellerin kaldırılması büyük önem arz ediyor.   

Bilge Kıran / DemirDöküm Pazarlama Direktörü

1-Kadın çalışanlar olarak aynı pozisyondaki erkek meslektaşlarımızdan daha fazla efor sarf etmek zorunda kaldığımız zamanlar oluyor. Birçok kadın gibi benim de iş hayatımın bazı dönemlerinde zorlandığım zamanlar oldu. Zorluklarla karşılaştığımda engelleri aşabilmek adına her zaman işime odaklandım. Bir konuda gerçek uzmanlığınızı ve becerilerinizi ortaya koyarsanız çoğu engeli aşabilirsiniz. Bilgi birikiminizi, uzmanlığınızı ve yetkinliklerinizi olabildiğince artırıp, kendinizi profesyonel anlamda ispat etme yoluna giderseniz zorluklarla mücadele etmeniz de daha kolay olacaktır.

2-Kadınların iş dünyasında aldığı rol yakın gelecekte daha da artacaktır. Bununla birlikte bu süreç ne kadar hızlı tamamlanır ve kadınlar iş dünyasında erkeklerle ne kadar hızlı eşit rol almaya başlarsa, global kalkınmanın da o kadar hızlı gerçekleşeceğine inanıyorum. Türkiye nüfusunun yarısı kadın ve her bir kadın ekonomimiz için potansiyel bir katma değer. Nüfusunun yarısını etkin olarak kullanamayan herhangi bir ülkenin, diğer toplumlara göre geride kalacağını düşünüyorum. Bu dönüşümün gerçekleşmesi için firmalara büyük görev düşüyor. Firmalar kadın çalışanlara ve yöneticilere iş ve yükselme imkânı tanıdıkça önyargıların yıkılacağına eminim. Günümüzde hala şirketlerde ‘Bu işi bir kadın yapabilir mi?’ görüşü hâkim ve bu bilinçaltı, işe alımlarda ya da kariyer planlamalarında etkili olabiliyor. Bunu ortadan kaldırmak için cinsiyetten bağımsız olarak, işin niteliğine uygun kişiyi doğru işle buluşturmak çok önemli. Bu doğrultuda çalışma hayatındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve cinsiyetten bağımsız bilgi ve tecrübeye önem verilmesiyle ilgili farkındalık çalışmalarının sürdürülmesi gerektiği kanısındayım. 

Ceylin Akdemir / ODE Yalıtım Pazarlama Direktörü

1- İş dünyasında cinsiyet eşitliği tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hepimizin ulaşmak istediği bir hedef. Bu hedef doğrultusunda iş hayatındaki kadınların, özellikle de kadın çalışan oranının düşük olduğu sektörlerde kariyer basamaklarını tırmanan kadınların büyük bir sorumluluk taşıdığını düşünüyorum. İş dünyasında başarılı olan her kadın, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yolunda hem ilham kaynağı oluyor hem de oluşmuş cinsiyetçi kalıpların yıkılmasında etki yaratıyor. Cinsiyetçi kayıpların sadece erkeklerin zihninde olduğunu da düşünmemek gerek, maalesef kadınların kariyerinde de zihinlerindeki bu kalıpların önemli bir engel olduğunu görüyoruz. Bu anlamda iş dünyasındaki kadınlar olarak hepimize önemli bir rol düştüğüne, toplumsal cinsiyet eşitliğini yerleştirmek için her birimizin bulunduğu kurumlarda inisiyatif kullanmaya devam etmesinin önemli olduğuna inanıyorum.

2-Kadınların Türkiye ekonomisinde hali hazırda çok dönüştürücü ve etkin bir rolü olduğunu görüyor, biliyorum. Kadınların işgücüne katılım oranını artırmak için meslek edindirme programlarının yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca kreş imkanlarının artırılması, doğum izni uygulamalarının geliştirilmesi, kadın girişimcilere destek imkanlarının artırılması da bu yolda daha iyi bir noktaya ulaşmada etkili olacaktır.

Kurumlarımızın kadınların iş dünyasındaki yerini güçlendirme yolunda yaptığı çalışmaların giderek etkisini daha da fazla gösterdiğini düşünüyorum. Örneğin ODE Yalıtım olarak biz, Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi ile BM Küresel İlkeler Sözleşmesi girişimi tarafından yaygınlaştırılan ‘Kadınların Güçlenmesi Prensipleri’ beyannamesine imza atan Türk firmalarından biriyiz. Kadın ve erkeklerin eşit fırsatlara ulaşmasını sağlayacak ekonomik ve sosyal koşulları yaratmak ve sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmak amacıyla kadın-erkek eşitliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmak taahhütlerimiz arasında. Bu kapsamda kadın çalışan oranının büyük oranda düşük olduğu yapı-inşaat sektörünün bir oyuncusu olmasına rağmen ODE’nin çok kısa vadede beyaz yakada kadın çalışan oranını %51’e, kadın yönetici oranını ise %21’den %35’e yükseltmeyi hedeflediğini gururla belirtmek isterim.

Derya İpek Demir / ETNA Pazarlama İletişimi Sorumlusu

1-Deyimlerimizde bile yer bulan “Elinin hamuruyla erkek işine karışmak” düşüncesi hala ülkemizde hakim bir düşünce tarzı. Kadınlar kendi güçlerini keşfederek mücadeleden asla vazgeçmemeli. Yılın sadece bir günü değil her gün kendilerine verilen değerin arttırılması için çalışmalıdır. İşverenler ise çalışanlarına fırsat eşitliği sunmalı ve cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğinin önüne geçmelidir.

2-Kadın katılımının en düşük olduğu mesleklerden biri mühendislik. Sektörümüz için de bu durum geçerli. Dileğim, erkek egemen mekanik tesisat sektöründe üretim, servis, satış gibi departmanlarda tabuları yıkan kadınların sayılarının artması.

8 Mart Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!

Duygu Ertekin / Masdaf Stratejik Pazarlama ve Marka Yöneticisi

1- Kadınların yaptıkları her işi en iyi şekilde yapabildiklerini düşünüyorum.  Önemli olan profesyonel hayatta  yeterli sayıda kadının iş gücüne katılıp katılmadığı konusu bence. Yapılan araştırmalara göre cinsiyet eşitsizliği açısından dünyada 131. sırada yer alıyoruz. Erkeklerin egemen olduğu sektörlerde çalışan kadın oranın ise %10 olduğu tespit edilmiş. Maalesef Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin güçlü olduğu bir ülke. Ben, önce kadınların kendilerinde bu devrimi yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Haklarını arayan, talepkar olan, kendine yatırım yapan ve kendine güvenen, hazır olduklarını gösteren kadınların bu sektörlerde daha başarılı olabileceklerine inanıyorum. İşverenler ise Kadın – erkek kimliğinden daha çok kişinin o işe olan yetkinliğinin değerlendirmeliler bence. Erkek egemen sektörlerde özellikle kadın çalışanların bulunması şirketlere büyük prestij ve kazanç sağlayacağı gibi marka değerine de  olumlu katkı sağlayacaktır.Çünkü erkek beyni ile kadın beynin sinerjik çalıştığına inanıyorum. Bu yüzden kadınların mutlaka iş hayatında bulunarak, erkeklerle birlikte karar vermesi gerektiğini düşünüyorum.. Çünkü kadının zekası iş hayatı için çok önemli, kadının empati yeteneği, kadının AQ ‘su çok güçlü ve bu durum iş hayatındaki yeri özellikle karar alma noktasındaki fonksiyonu çok önemli olduğunu düşünüyorum.

2- Ben gelecekte çok daha fazla sayıda kadının iş hayatında rol alacağına inanıyorum ;ama önce bu eşitsizliğin azaltılması için kadınların işgücüne katılımları ve istihdamları teşvik edilmelidir. Erkekler kadar kadın çalışanların da önündeki engeller kaldırılmalı. Böylece hem şirketlerin başarısının hem de ülke ekonomisinin güçlenmesi kaçınılmaz olacaktır.

Ebru ÖZKÖK / GF Hakan Plastik CFO’su

1-Bir iş için eşit şartlar altında başvuran kişilerden erkek olanı tercih etmek ya da aynı işi yapan kişiler arasında sırf cinsiyetinden dolayı kadınlara daha düşük ücret vermeyi cinsiyet eşitsizliği olarak tanımlayabiliriz. Yıllar içinde, gerek teknolojinin gelişmesi ile beden gücünün nispi öneminin azalması, gerekse ekonomik sebeplerle kadın nüfusunun iş hayatına katılımının artmasının çalışan dengesini kadınların lehine etkilediğini görüyoruz. Ama tabii ki bu kadarı yeterli değil. Geleneksel bakış açısı ile ilerleyen ve bazı işleri kadınların yapamayacağına ya da layıkıyla yapamayacağına inanç hala var; bazı sektörlerde yoğun bir “erkek dili” var ve bunun kırılması gerekiyor.

2-Birçok şirket “pozitif ayrımcılık” ile kadınları, özellikle daha önce dahil edilmedikleri sektörlerde iş hayatına dahil etmeye özel önem vermeye başladılar. Bu oldukça önemli bir kazanım ve devamı gerekir; zira bir kadına fırsat vermediğinizde veya desteklemediğinizde onun işi yapıp yapamayacağını da bilmiyorsunuz, sadece önyargılarınızla hareket ediyorsunuz. Halbuki fırsat tanındığında kadınların da erkeklerle aynı koşullarda, eşit şartlarda, omuz omuza bir takımın parçası olarak hareket edebilmeleri sadece beklenen katkıyı sağlamıyor, aynı zamanda ölçülebilen/ölçülemeyen birçok olumlu katkı da sağlıyor, hem şirketlere, hem de topluma. Çeşitlilik iyidir, zira gelişimi ve yaratıcılığı tetikler. Hep birbirine benzeyen, benzer şekilde hareket eden ve düşünen topluluklar gelişemezler. Kadınların işgücü katılımının artması da bu çeşitliliği sağlıyor; konulara farklı açıdan bakma, farklı çözümleri de değerlendirme, farklı yetkinlikleri de görme imkanı sağlıyor ki işe ve topluma katkısı çok büyük.  

Bu alanda kadınların rolü de önemli, çünkü daha fazla işe talip olmak aynı zamanda gereken yetkinlikleri de geliştirmek demek. Sonsuza kadar pozitif ayrımcılık talebinde bulunamayız; işe girip kendimizi gösterme imkanını bulduğumuzda bunun sürdürülebilir olması ve bizden sonraki hemcinslerimize daha fazla alan açılması bizlerin performansına bağlı. Bunu sürekli ve görünür kılmalıyız. Bu doğrultuda kadınların kendilerini sürekli geliştirmelerinin, kendilerine güvenmelerinin ve engellerin üzerine kararlı gitmelerinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Esin Gül / Schneider Electric Türkiye, Orta Asya ve Pakistan Endüstri İş Birimi Genel Müdür Yardımcısı

1- İş dünyası bugün çeşitlilik ve katılım alanında önemli bir dönüşümden geçiyor. Kadınlar başta olmak üzere toplumda şimdiye dek yeterince temsil edilmeyen pek çok grup, fırsat eşitliği kazanıyor. Bu konuda her şirket aynı aşamada diyemeyiz dolayısıyla iş dünyasının tamamında yeterli eşitlik sağlanamamış olsa da Schneider Electric gibi öncü kurumlar, bu tabloyu değiştiriyor. İş ve yaşam dengesi, eşit maaş gibi konulara yönelik uygulamalarla çalışma şartları iyileştiriliyor ve aynı zamanda ayrımcılığa yol açan her türlü kültürel ve toplumsal norm ele alınarak algıda da önemli bir dönüşüm sağlanıyor. Bu dönüşümün çalışanlar kadar şirketlere de önemli katkılar sağladığına şahitlik ediyoruz. Çeşitlilik ve katılım anlamında gelişim gösteren şirketler, toplum tarafından daha fazla benimseniyor, çalışan memnuniyeti de artan bu şirketlerde üretkenlik ve kârlılık yükseliyor. Tüm bunlar ışığında, iş dünyasında cinsiyet eşitliğinin hızla sağlanacağına inancım tam. Schneider Electric gibi bu sürecin herkese, her yerde fayda sağlayacak şekilde yönetilmesine öncülük eden ve iş dünyasında örnek gösterilen uygulamalara imza atan bir şirkette kadın yönetici olarak çalışmaktan gurur duyuyorum.

2-Bugün ülkemizde kadınların istihdam oranı erkeklerin yarısından az. Bunda kadınların çocuk bakımı gibi aile ihtiyaçlarında yeterli desteği alamaması, eğitimde ve internete erişim gibi yeni çağın yetkinlikleri konusunda eşit fırsatlara sahip olmamaları ve ulaşım gibi altyapılarda fiziksel güvenliklerinin tam olarak sağlanamaması gibi etkenler rol oynuyor. Bununla birlikte iş dünyası güçlü bir dijital dönüşümün içerisinde ve bu, kadınlar için hem büyük bir fırsat hem de kritik bir zorluk anlamına geliyor. Halihazırda iş dünyasında engellerle karşılaşan kadınların, yeni dijital çağa ayak uydurabilmeleri için öncelikle toplumsal algının kırılması, kadınların özel olarak ihtiyaç duyduğu çalışma şartlarının sağlanması ve teknoloji, bilim gibi alanlarda gelişim için desteklenmeleri gerekiyor. Bu anlamda hükümet organları, eğitim kurumları, şirketler ve bireylerin birlikte hareket etmeleri ve bu engelleri hızlı bir şekilde aşmaları, ülkemizin yeni çağa geçişini hızlandıracak ve kolaylaştıracaktır. Örneğin; şirketimiz, ‘Sahada Kadın Teknisyenler Projesi’ ile kız öğrencilerin teknik eğitimlerini destekliyor ve pratik becerilerini Schenider Electric çatısı altında sahada geliştirmelerine olanak tanıyor. Elde ettikleri bu avantajla kariyerlerine güçlü bir başlangıç yapan kız öğrencilerimizin şirketimiz bünyesine katılmaları da hedeflerimiz arasında. Aynı zamanda ‘Günsan, Hayatı Aydınlatan Kadınlar Projesi’ ile de erkek egemen enerji sektöründe iş arayan ve bu alanda kendini geliştirmek isteyen kadınlara iş fırsatları yaratılmasını hedefliyoruz. Böylece bir yandan mentorluk, özel izin hakları vb. uygulamalarla kadın çalışanlarımızı desteklerken bir yandan da daha fazla kadının sektörümüze kazandırılmasına liderlik ediyoruz.

Esma Sarıaslan / ES-SA Mühendislik Genel Müdürü

1-Öncelikle bana bu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sözümü iletebilme şansı verdiğiniz için çok teşekkür eder, bu iletiyi okuyan tüm kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlarım…

İş dünyasında cinsiyet eşitliği olmasını çok isterdim. Ancak maalesef böyle bir durum söz konusu değil ve ne yazık ki gün geçtikçe de şartlar daha iyiye gitmiyor. Özellikle özel sektörde genç, henüz evlenmemiş veya henüz anne olmamış kadınların iş bulabilmesi gittikçe daha zorlaşıyor. Kadınların lehine gibi gözüken bazı kanun maddeleri onların kariyer hedeflerine ulaşırken önlerinde engel çıkartıyor. Şöyle ki evlilik nedeniyle kadın iş akdini 1 yıl içerisinde fesih edebiliyor ve işverende yasal olarak tazminatını ödemekle yükümlü hale geliyor. Henüz evlenmemiş genç bir kadını işe alıyorsunuz. Ona işini yapabilmesi için kurumsal eğitim veriyor ve yatırım yapıyorsunuz ve birkaç yıl içinde evlendiğinde yasal olarak tazminatını da alarak ayrılabiliyor. Siz bu süreç içerisinde çoğu zaman yaptığınız yatırımın karşılığını alamıyorsunuz ve yeniden personel bulmak ve eğitmekle ilgili yeni bir süreç başlatmak zorunda kalıyorsunuz. Bu durumda aynı işe 1 kadın 1 erkek başvurduğunda erkeğin işe alınmakla ilgili şansı daha yüksektir. Özel sektör genç kadın personel alımlarında kadına evlilik ve çocuk süreçleri ile ilgili, ya ağır sözleşme şartları sunuyor, ya da hiç uğraşmıyor ve erkek personel tercih ediyor.

Aynı şekilde yasa ile sağlanan uzun doğum izinleri de kadının önünde engel teşkil ediyor. Özellikle çağımızda bizim gibi teknoloji odaklı çalışan mühendis ve mimarlar için üç sene sonra geldiğinizde işinizi bıraktığınız yerde bulamazsınız. Bu da kariyerinizde iş bulmaktan , bulduğunuz işte yükselmeye kadar her aşamada size olumsuz olarak geri dönmektedir. Mutlaka bu izinleri kullanmak zorunda değilsiniz, ancak kullanmak istemediğinizde anne olarak toplumsal baskıya maruz kalabiliyorsunuz. Bunun yerine bazı İskandinav ülkelerinde olduğu gibi 1yıl anneye 1 yıl babaya izin verilmesi baba ile çocuk ilişkisinin daha güzel tesis edilmesi sağlayacağı gibi annenin kariyerinde de haksızlık olmasını engelleyecektir.

2-Aslında özellikle mühendislik ve mimarlık gibi teknolojik çalışmalar yapan kadınların işgücüne katılımı çok artacaktır. Birçok işin tanımı, dijital verilerin değerlendirilmesi ve veri üretilmesine dayalı hale geleceği için kadınları fiziksel olarak zorlayan koşulların ortadan kalkacağını görüyorum ki son yıllarda makinalaşma ve dijitalleşmeye bağlı olarak fiziksel olarak zorlayan koşullar artık çok değil.. Bilgisayarın başına geçerek iş üretmeye başladığınızda şartlar eşitleniyor. O nedenle özellikle mühendislik kadınlar için bugünün mesleğidir ve geleceğin mesleği olmayı da sürdürecektir. Ancak aile ve sosyal yaşamla ilgili yasal düzenlemelerle  desteklenmesi gerekir. Gençler çalışma yaşamında daha bilinçli tercihler yapıyorlar, aile yapılarını da kurgularken eşit sorumluluk paylaşma esasına göre kurguladıklarında iş yaşamında başarı ve kariyer planlarını yakalayacaklardır.

Filiz Yıldırım / İmpo Motor Pazarlama Sorumlusu

1-Maalesef sektörde ve ülkemizde çoğu zaman bir ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Cinsiyet eşitliği konusu biraz zaman alacak gibi görünüyor. Kadınların belli sektörlerde, kısıtlı çalışma alanı varmış algısı yaygın. Bizler her sektörde, her alanda daha etkin olabileceğimiz algısını yaymalıyız.

2-Geleceğin Türkiye’sini ön görebilmemiz imkansız bu günlerde. Kadınların iş veren gözündeki anne rolünden çıkarılması gerekiyor. İşe alım süreçlerinde sorulan evli misiniz?, çocuğunuz var mı? Çocuk yapmayı düşünüyor musunuz? gibi sorular yok olduğunda daha verimli bir görüşme ve etkin bir çalışma alanı oluşturulacaktır. Kadının niteliksel gelişimini, çalışma hayatına girişini, devamlılığını ve kariyer gelişimini sağlayacak politikaların oluşturulması, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ilişkin toplumsal bilinç düzeyinin yükseltilmesi amacıyla daha fazla bilimsel çalışma ve toplumsal eğitim faaliyetlerinin yapılması gerekmektedir.

Filiz Pehlivan / FNP Mühendislik Kurucu Ortağı / Makine Mühendisi

1-Toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele eden bir aktivist olarak, tüm sayısal verilere de hakimken ve hemen hemen her konuda eşitsizlik yaşandığını anlatma misyonunu da edinmişken “iş dünyasında cinsiyet eşitliği var” diyebilir miyim? Elbette yok!

Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 153 ülke arasında 130. sırada yer almışken, kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 136., işgücüne katılımda 135., aynı işe eşit ücrette 106., ve siyasi yaşamda temsilde 109. sırada yer almışken, eşit haklara sahibiz demek mümkün mü?

Elbette bu sadece bizim ülkemizin sorunu da değil, dünyanın pek çok ülkesinde cinsiyet ayrımcılığı sözkonusu. Bu ayrımcılığa karşı da 1960’lardan itibaren başlayan haktemelli bir kadın mücadelesini görüyoruz.

İş dünyasında cinsiyet ayrımcılığını incelediğinizde; kapitalizm ve ataerkil zihniyetin (patriyarka) işbirliğini görüyorsunuz. Kadın ve erkek arasındaki hiyerarjik ilişki diye özetleyebileceğimiz patriyarka, kapitalizmden önce inşa edilmiş. Erkeklerin geleneksel yargıları ve hiyerarjik yapıyı kullanarak, iş dünyasında da üstünlüğü ele geçirdiğini görüyoruz. Kadına yüklenen ev içi görevler, bu görevlerin paylaşımındaki adaletsizlik, annelik, çocuk/yaşlı/hasta bakımı gibi konuların kadının bagajı olarak görülmesi ile kadının işgücüne katılımı engellenmiş. Erkek (baba, kardeş, koca), çoğu zaman, kadının işgücüne katılımı konusunda izin veren merci olmuş. Kapitalist düzenin kadın işgücüne ihtiyacı olduğu zamanlar da da, kadın iş gücü, düşük ücret ile satın alınabilecek, rezervde duran bir kapasite olarak görülmüş. Bu noktada, bilim insanlarının uzlaşamadığı bir döngü var. Hangi açıdan bakarsanız bakın hala pek çok sorunun çözüm beklediğini görüyoruz.   

2-Son yıllarda ülkemizin yönetim yapısında sistemsel değişiklikler yaşadık. Yeni sistemin, denge ve denetlemeyi sağlayacak ayaklarında problemler olduğunu görüyoruz. Zaman zaman da otoriterleşen bir sistem içinde miyiz? diye soruyoruz. Ekonomik kalkınmanın, güven ortamında; güven ortamının da, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramların yerleşikliği ile sağlanabileceğini biliyoruz. İşte bu süreçte, verilerle kanıtlı ki, hak temelli kadın örgütleri ivme kaybetmeden çalışmalarına devam etmişler. Toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddet, kadın girişimciliği gibi pek çok alanda, sahada çalışan kadınlar var ve büyük bir inançla çalışmalarına devam ediyorlar. Demem odur ki; geleceğin Türkiye’sini inşa etmede de, içinde de kadınlar güçlü bir şekilde yer alacak.

Kadınların işgücüne katılımının artırılması için hem eve hem de iş yaşamına yönelik, yapılması gereken ödevler sözkonusu. Elbette öncelikle devletin “ataerkil” bakış açısını değiştirmesi gerekiyor. Sendikalar, ticaret ve sanayi odaları gibi meslek ve emek örgütlerinin kadını dışlayan, erkek egemen bakış açısından vazgeçmesi de çok önemli. Sendikalaşmada kadınların azınlıkta kaldığını, üye olsa bile, aidat ödemekten öteye gitmediklerini, kendi hakları konusunda sonuç alamayınca hayal kırıklığına uğradığını görüyoruz. Bu nokta da, Arzu Çerkezoğlu’nun DİSK başkanı olması büyük bir başarı hikayesidir.

Neler yapılmalı dersek;

  • Kadınlar, daha düşük ücretler aldıkları geleneksel işler dışında, erkek işi olarak görülen islere yönlendirilmeli,
  • Kadınları girişimci olabilmeleri için desteklemeli (finansa ulaşım dahil),
  • Eğitim ve mesleki kurslarla yetkinlikleri artırılarak, kalifiye işlere ulaşabilmeleri sağlanmalı,
  • Kız çocukları, matematik, bilim, teknoloji ağırlıklı eğitimler için desteklenmeli,
  • Erkekler, doğdukları andan itibaren, ev içi işler ve hayatın her alanında kadınlarla eşit sorumluluklara sahip oldukları bakış açısı ile yetiştirilmeli,
  • Kadınlar (çocuk, ev işi, gibi) bagajları olduğu duygusundan uzaklaşarak, daha yüksek maaşları talep edebilmeleri için cesaretlendirilmeli,
  • Kolay ulaşabilir, ucuz, ücretsiz, çocuk/yaşlı/hasta bakımı imkanları sağlanmalı.

Elbette daha gidilecek yolumuz var ama çok uzun beklemeye de tahammülümüz yok. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için bütün karşıt söylem ve çalışmalara karşın mücadelemiz devam edecektir.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günümüz kutlu olsun.

Filiz Doğan / TLC Pazarlama ve İş Geliştirme Direktörü

1-Kişisel olarak çalışma hayatım içinde kadın erkek eşitsizliğini hissetmedim. Her ne kadar sektörümüz erkek egemen bir sektör olsa da bu sektörde başarılı kadın yöneticiler ile çalışma fırsatım oldu ve onları örnek aldım.  Ancak genel olarak iş dünyasında cinsiyet eşitliğini oluşturabilmiş değiliz. Bu sadece Türkiye için değil global bir sorun. Pek çok sektörde görev yapan kadın ve erkek profesyonellerin cinsiyet nedeni ile aldığı ücretler de bile farklılık yaşandığını biliyoruz.  Bence İş dünyasında eşitliğin sağlanması toplumda kadın erkek eşitliğinin sağlanması ile mümkün.

2-Bugünün Türk kadınına baktığımda her sektörde görev yapabilecek güçlü, istekli ve kendine güvenen bir profil görüyorum. Kadınların iş gücüne katılım oranın artırılmasının en önemli yapı taşı bence aile kurduktan ve anne olduktan sonraki sürecin desteklenmesi. Pek çok kadın çocuk sahibi olduktan sonra iş hayatına ya ara vermek durumunda kalıyor ya da tamamen bırakıyor.   Özellikle çocuk bakımında ailede destek alamayan anneler için durum daha zorlayıcı. Bu kapsamda Çalışan Anneler için daha çok proje üretilmesini arzu ederim.

Hilal Erdoğan / Trox Pazarlama Uzmanı

1-Araştırmalara göre dünya genelinde satın alma tercihlerinin %80’ini kadınlar etkiliyor. Küresel çapta yıllık toplam tüketici harcamalarının yaklaşık 20 trilyon dolarlık kısmını kadınlar gerçekleştiriyor. Bu harcama, küresel düzeydeki toplam hane harcamalarının %57’sine karşılık geliyor. Ve tüm bunlara rağmen, yine kadınlar, iş hayatında cinsiyet eşitsizliğine bağlı olarak birçok engel ile karşılaşabiliyorlar. Erkeğin tarihsel akış doğalında, toplumdaki gücü aşikar. Bu gücün karşısında kadın özgüven eksikliği ile durursa, iş dünyası dahil nerede olursa olsun, eşitsizlik yaşanmasıyla sonuçlanıyor. Eşitliğe giden yolda, herşeyden önce ailelerin bilinçlendirilmesi, eğitimde cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadın ile erkeğin hayata karşı tavır ve beklentilerinin sağlıklı bir iletişimle şekillendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

2-Türkiye genelinde, kadınların işgücüne katılım oranının artırılması yönünde sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiren ve bu projelere katkıda bulunan birçok kurum ve kuruluş var. Bu başarılı projeler sayesinde, Türkiye’de gün geçtikçe kadın istihdam oranı artıyor ve kadınların iş dünyasındaki mevkileri yükseliyor. Bu oranın daha da artması için öncelikle bireyin gelişimine ciddi yön veren anne ve babaların eğitilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu sayede kız çocuklarında bağımsızlık, özgüven, girişkenlik ve nesnellik gibi özellikler geri kazandırılabilir. Kadının ekononomik ve toplumsal kalkınma içindeki yaşamsal rollerini benimsemesi, eğitimde eşitlik ilkesinin uygulanması ile mümkündür.

Kübra Salcı Şimşek / ULPATEK AR-GE Mühendisi

1-İş hayatında kadın çalışan olmak zor iken, erkek egemen bölümlerde kadın çalışan olmak daha da zordur.

İstek ve yeteneklerim doğrultusunda başarılı olacağıma inandığım metal imalat bölümünün AR-GE departmanını seçerken beni nasıl bir sürecin beklediğinin farkındaydım. Erkeklerin egemen olduğu bir sektöre giriş yapmak üzereydim ve bu bölümün bir kadın için uygun olmadığını çevremden duydum. Benim için asıl önemli olan ne istediğimi bilmem ve bunu yapabileceğime inanmamdı. Makine Mühendisliği bölümünü başarıyla tamamladıktan sonra aynı motivasyonla iş arayışına başladım. Bu süreçte kadın olmanın avantaj veya dezavantajını hiç yaşamadım. İş görüşmelerinde cinsiyetimden çok kabiliyetlerim ve yapabileceklerim konuşuluyordu.

Bir kadın olarak profesyonel hayatım boyunca her zaman kendime inandım ve fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştım. Sektörde oluşan “Cinsiyet Eşitsizliği” algısını, biz kadınlar kendimize inandıkça ve başardıkça da değiştireceğimize inanıyorum. Buna örnek vermek gerekirse; şirketim çalıştığım departman için benimle görüşene kadar erkek personel düşünmekteydi. Çalışmaya başladığım günden bugüne yöneticilerimden her zaman olumlu geri bildirimler aldım. Bu gurur ve mutlulukla her zaman daha iyi olmayı ve elimden gelenin en iyisini yapmayı görev edindim. Bir kadın olarak kendimi ispatladım.

2-Geleceğin Türkiye’sinde kadın istihdamını arttırmada en büyük rol yine biz kadınlara düşmektedir. Cinsiyet eşitliği kavramının sayılardan ibaret olmadığını unutmamalıyız. Öncelikle eğitim düzeyini ve bilinci arttırmalıyız.  Kadın çalışan için oluşan olumsuz algıyı biz yıkacağız, kendi fırsatlarımızı biz yaratacağız. Süreç ne kadar zorlu da olsa her şeyden önce biz kendimize inanacağız.

Lale Şahin / Belimo Pazarlama ve Lojistik Yöneticisi

1-Erkeklerin egemen olduğu bir sektörde çalışan kadın profesyonel olarak “iş dünyasında cinsiyet eşitliği” olduğunu düşünmüyorum. Kadının işyerindeki konumu geçmiş yıllara nazaran iyileşme gösterse de; temsil, eşitlik ve kariyer açısından kadınların erkeklerden hâlâ çok geride olduklarını düşünüyorum. Dünyada işgücünün yüzde 40’ı kadın ve kadınlar daha çok destek birimlerinde rol alıyor. Bu noktada cinsiyet eşitliği konusunda en etkili yolun yönetim desteği olduğunu düşünüyorum.

2-Özellikle ücret ve terfi konularında eşitlik sağlamalı ve kadınları iş hayatında tutabilmenin yöntemleri üzerinde çalışılmalı. Ülkemizde kadın istihdamını destekleyecek öncü firmalarla bunu genele yayarak gelişme kaydedebiliriz”

Lebriz Akdeniz / Türk Ytong Kurumsal İletişim ve Pazarlama Müdürü

1-Aslında cevap soruda gizlenmiş dersek yanlış olmaz. Herhangi bir cinsiyeti bir sektörde egemen olarak nitelendirmek ne kadar doğru? Bunu cinsiyet ayrımı yapmaksızın söylüyorum, “kadınların egemen olduğu” sektör demek de aynı hataya düşürür bizi. İş dünyası cinsiyetten bağımsız olarak düşünülmeli. Bizler erkek egemen demeye devam ettikçe, cinsiyetler üzerinde yapılan ayrımlar devam eder.

Yapı malzemeleri sektöründe çalışan biri olarak, erkeklerin sayı olarak fazla olduğunu söyleyebilirim elbette ama 25 yılı aşkın süredir çalıştığım bu sektörde belki Ytong kurum kültüründen kaynaklı, cinsiyet eşitsizliğine örnek oluşturabilecek bir davranışla karşılaşmadım. Kendimi de bir kadın çalışan olarak ayrıcalıklı bir konumda görmedim.

2-Ülkemizde 83 milyona ulaşan nüfusun yüzde 50,2’si erkeklerden, yüzde 49,8’i ise kadınlardan oluşuyor. Nüfustaki bu dengeli dağılım, istihdama aynı şekilde yansımıyor. İşgücü verilerine göre erkeklerin yüzde 65,6’sı, kadınların ise sadece yüzde 28,9’u çalışma hayatının içinde yer alıyor. Yapılan araştırmalar eğitim düzeyinin kadın istihdamını artırmada önemli bir etken olduğunu gösteriyor. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 15,9 iken yükseköğretim mezunlarında bu oranın yüzde 72,7’ye yükselmesi, eğitimin en önemli çözüm yolu olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki kız çocuklarının eğitimleri ya ekonomik sebeplerden ya da tutuculuktan kaynaklı devam ettirilmiyor. Bu nedenle, öncelikle kız çocuklarının eğitimlerini sürdürebilmesi sağlanmalı, toplumun da bilinç ve eğitim seviyesi yükseltilmeli. Toplum olarak, cinsiyet eşitliğini kavramalı, cinsiyetçi rollerden sıyrılmalıyız. Bu denge sadece çalışma hayatında değil, evde ve sosyal yaşamda da kurulmalı. Kadın ve erkek arasındaki hak ve özgürlüklerin eşitliğine uygun hareket edebildiğimiz sürece gelişebileceğimizi unutmamalıyız. Sonrasında zaten, kadınlar iş hayatında daha fazla yer alır, karar alma mekanizmalarında, stratejik noktalarda bulunur ve bu durum tüm sektörlere yansır.

Merve Durmuşoğlu / Norm Teknik Kurumsal İletişim ve Marka Pazarlama Uzm.

 

1- Öncelikle ülkemizde “kadın” olmanın gücünü ve önemini her alanda hisseden bir birey olarak, İş dünyasındaki “cinsiyet eşitliği” kavramının günümüz Türkiye`sinde geldiği noktadan oldukça memnun olduğumu belirtmek isterim.
Genel olarak baktığımızda iş dünyası rekabetin hat safhada yaşandığı bir platform, ancak, aile ve sosyal hayatta üstlenilmesi gereken sorumlulukların kadın ve erkek arasında eşit dağılımda olduğu günümüzde, kadın profesyonellerin gerek ücret politikası gerek ise orta üst düzey yöneticilik pozisyonlarında yer alabilmeleri erkek meslektaşları ile paralel olarak ilerlemektedir.
Bu bağlamda “bilinçli & eğitimli birey” sayısını arttırabilmek adına yapılabilecek çalışmalar arasına devlet politikaları, eğitim sistemine eklenecek dersler, toplumsal kuruluş destekleri gibi birçok destekleyici unsuru dahil edebiliriz.
“Cinsiyet eşitliği” ile ilgili mevcut düzende gelinen nokta tatmin edici olsa da hem muhafazası hem de ilerleme kaydedebilmesi için sürekli değişim ve gelişime entegre bir altyapı oluşturmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

2-Dünya çapında yapılan OECD verilerine göre “kadın işgücü” oranının “erkek işgücü” oranına yaklaştığını gözlemleyebiliriz.
Ülkemizde kadınlarımızın istihdam sağlamasına yönelik birçok teşvik programı bulunmakla beraber, iş dünyası içerisinde üst düzey yöneticilik kadrolarında kadın profesyonellere rastlamak mutluluk vericidir.
Her zaman inanılanın sürekli değişime açık olmaktan geçtiğine ve mevcut düzenin üzerine eklenerek geliştirilmesi gerektiğine inan biri olarak; geleceğin Türkiye`sinde kadınlarımızın rolünü her alanda geliştirmek adına; kız çocuklarımızın eğitime erişiminin gerek yasal olarak gerek ise devlet politikaları ile desteklenmesine ağırlık vermeli, kadın ve erkeğin aile ve sosyal hayattaki statülerine eşit yaklaşımı destekleyici iş politikalarının hayata geçirilmesini sağlamaya yönelik çalışmalara yönelmemiz gerektiğine inanıyorum.
Unutmamamız gereken şey hepimizin daha iyi bir gelecek için çabaladığıdır; kadın veya erkek olarak, aile olarak, iş arkadaşı olarak, birey olarak, anne veya baba olarak.
O yüzdendir ki kadının üretkenliğini her zaman desteklemeli ve beraber üretebilmenin keyfini sürmeliyiz.
Ve sevdiğim her zamanda sevmeye devam edeceğim bir kitap alıntısı ile konuyu özetlemek istiyorum: “Cehaletin tek korkusu kadındır. Çünkü kadın öğrenirse, çocuklarına da öğretir”

Mukaddes Güler / DOĞU İzmir Bölge Satış Müdürü

Cinsiyet eşitsizliği her alanda olduğu gibi maalesef iş dünyasında da var.

Toplumsal hayatta kadınların annelik sorumluluğu ya da üzerinde dayatılan ev hanımlığı, iyi bir eş olma sorumlulukları, kariyerinin önüne set olarak konulmuştur.

Toplumumuzun bilinçaltına yerleşmiş olan cinsiyetçilik kavramında; ‘erkeğin kadından üstün olduğu’ anlayışının toplumun büyük bir kesimde kabul görmesi, maalesef biz kadınların mücadelesini daha da zorlaştırmaktadır.

Bu anlayışla yetişmiş bir nesli değiştirmek belki çok zor ancak, yeni nesli, kadını ve erkeği eşit gören, birbirine her anlamda saygılı insanlar olarak yetiştirebilirsek sorunu büyük oranda çözmüş olacağız. Dolayısıyla burada en büyük sorumluluk ailelere düşmektedir.

İlk olarak kız çocukları eğitim hakkından mahrum bırakılmamalıdır.

Kadınların iş hayatındaki rolünün önüne geçen annelik, ev hanımlığı ya da iyi bir eş olma sorumlulukları paylaşılmalı ve böylece okuyan kızların birçoğu çalışmamayı tercih etmek zorunda kalmamalıdır.

Mustafa Kemal Atatürk, 1925’te Kastamonu’da : “Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, kadının, bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapma yoludur.” demiştir.

Bu düşünceyi benimser ve bu bilinçle hareket edersek, kadınlara da eşit eğitim ve eşit çalışma şartları sunarsak, kadın-erkek hep birlikte hem sosyal hem de iş hayatında çok ileri seviyelere çıkabiliriz.

Nur Biran / Yüksel Proje Elektromekanik Grup Müdür Yardımcısı – Makine Mühendisi

1-İnşaat sektöründe çalışan bir kadın olarak büyük bir aşama kaydettiğimizi düşünüyorum. Kadınların mühendislik eğitimi alma oranının artmasıyla önümüzdeki yıllarda özellikle yönetim kademelerinde daha çok kadın görmeyi bekliyorum. İş yerinde kadınların yer alması çalıştıkları şirketlerin performanslarına da olumlu katkı yapmakta. Kadınların şirketlerin her kademesinde yer almasının, iş performansına önemli katkılar sağladığını gözlemlemekteyim. Özellikle farklı bakış açıları ile daha başarılı projeler, çalışmalar, ürünler ortaya çıkıyor. Bu konuda şirketlere de önemli bir görev düşüyor: toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında kadın ve erkeklerin farklı davranış, ihtiyaç ve ilgilerinin dikkate alınması, değerlendirilmesi ve böylece eşitliğin desteklenmesini gerekiyor.

2-Gelecekte kadınların daha aktif olarak hayatın her alanında olacağına inanıyorum. Eşit ve adil görev dağılımı ve yaklaşımıyla toplumda kadın-erkek tüm bireylerin paydaş olup daha üretken, daha duyarlı ve refah seviyesi yüksek bir toplumsal yapının kurulacağını düşünüyorum. Özellikle toplumda bu bilincin yayılması için eğitim ve fırsat eşitliği ile ilgili çalıştaylar düzenlenebilir. Öncelikle çekirdek aile yapısından başlanılarak çocuk yaştan itibaren cinsiyet ayrımcılığı yerine yeteneklerine göre eğitim alınması gerekliliği üzerinde çalışmalar yapılabilir.

Nuriye Gümrükçüler / İMBAT Genel Müdürü

1-Meslek seçimimi yaparken  ülkemizin sosyo kültürel yapısının bilincinde olarak makine mühendisliğini tercih ettim. Gerek üniversite hayatım gerekse iş hayatım kadın sayısının az olduğu erkeklerin egemen olduğu  ortamlar oldu. Sektörümüzde genele göre daha şanslı olduğumuzu düşünmekle birliktesektörde çalışan kadın profesyonel olarak “iş dünyasında cinsiyet eşitliği” olduğunu söyleyemem.Hepimizin bildiği üzere  kadın ve erkekler hala eşit olarak ücret ve  fırsatlara ulaşamıyor. Bu hem sektörümüz hem de tüm dünya için geçerli bir durum.Diğer yandan istatitistiklere göre erkek ağırlıklı üretim yapan endüstrilere kadınlar dahil olduğunda verimliliğin yüzde 3-25 oranında arttığı belirtiliyor. Yani daha fazla eşitlik, daha çok verimlilik demek.

2-Doğru devlet politikalarının uygulanması ile kadınların iş gücüne katılım oranlarının arttırılmasının mümkün olacağını düşünüyorum . Kadınların iş gücüne katılımının olmadığı bir ülke ekonomik olarak  ilerlese bile sağlıksız  ve mutsuz bir ülke olacaktır.

Bütün dünyada çok hızlı  teknolojik değişim yaşanıyor. Biyolojinin bile dijitale dönüştürülebildiği bir çağdayız ve ülkemizde kadınlar hala bilim teknolojide yok denecek kadar az söz sahibi.

Ülkemiz kaynaklarını kızların , genç- yaşlı kadınların  bilim ve teknoloji öğrenmesine ve bu alanlarda ilerlemesi için yönlendirip seferberlik ilan ederse ancak teknoloji çağına sağlıklı ve mutlu bir  ülke olarak ayak uydurabilir.

Perihan Çetinkaya / Ecostar Satış Sonrası Hizmetler Müdürü

“8 Mart Dünya Kadınlar Günü” aracılığı ile toplumumuzda devamlı görmezden gelinen hatta fark edilmeyen sorunları dile getiriyor olmaktan çok mutluyum.

1-Bu durum sadece sektörümüzün sorunu değildir. Okul müdürlerinin, başhekimlerin, bakanların, otobüs şoförlerinin, firma genel müdürlerinin çok fazla bir bölümü erkek. Çok yakın bir zamanda sektörümüz ile ilgili bir zirvede konuşmacı olarak katılmıştım. Tanıtım broşürlerini incelediğimde 2 gün süren zirvede konuşmacılar arasında çok az sayıda kadın olduğunu fark ettim. Bu bile istenmeyen tabloyu gözler önüne sermektedir.

Müşterilerimizle veya sektörden arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde “Zor bir sektör, zorlanmıyor musunuz?” sorusuyla oldukça fazla karşılaşıyorum. Bu soru bir erkeğe değil bir kadına bu kadar sıklıkla soruluyorsa eşit bakış açısına sahip olunmadığının işaretidir. Erkeklerin kendi yaptıkları bir işi kadınlarında yapabileceğine inanmaları gerekmektedir.

2-Türkiye nüfusunun %52,2’si erkek, %49,8’i kadındır. Bu eşitliğe rağmen iş dünyasında ezici bir çoğunluğu erkekler oluşturuyor. Bir gün kadınların Türkiye’de iş hayatına yön verecek çoğunlukta olacağına inanıyorum. Bunun için kadınların hedeflerini büyütmeleri gerekmektedir. Anneler- babalar cesur kızlar büyütmemeliler. Bir kız öğrenci stajyerimiz, kız öğrenci sayısı çok az olduğu için okulda bölümünü değiştirdiğini söylemişti. Toplum olarak öncelikli olarak çözmemiz gereken sorun budur. Kız çocuklarımız erkek çoğunluk bir alanda kendilerini yalnız hissetmemeli.

Daha eşit bir gelecek için kadınlar toplum ve devlet tarafından da desteklenerek iş hayatına kazandırılmalı. İlk destek aile içinde olmalı…

Ücret eşitsizliğinin ortadan kaldırılması, doğum konusunda devlet desteklerinin arttırılması, verilen bu desteklerin özellikle özel sektörlerde kullana bilirliğinin sağlanması, ön yargıların aşılması kadınların yolunun açılmasında yardımcı olacaktır.

Kişilerin “kadın” ya da “erkek” olarak sınıflandırıldığı değil, “insan” olarak bütünleştirildiği bir kadınlar gününde tekrar görüşmek dileğiyle…

Seçil Mert / Rima Isı Pazarlama Müdürü

1- Yüzdesel olarak erkeklerin daha fazla yeraldığı bir sektör olan HVAC sektöründe görevimi icra ediyorum.  Ofis ortamında çalıştığım gibi bir Makine Mühendisi olarak şantiyelerde  de aktif olarak çalıştım.  Sadece çalışan işçilerin ve bina sahiplerinin değil yüksek tahsil görmüş şantiye çalışanlarının bile ilk başta bir bayan mühendisin kendileri ile aynı ortamda yeraldığını görmelerinin başta garip geldiğini , iletişimde aksaklıklar  yaşadığımı hatırlıyorum. Gün geçtikçe ve kadın mühendis sayısı arttıkça bunun da üstesinden geliyoruz.

 Yetenekleri ve tecrübeleri göz ardı edilerek ev hayatında yüklendikleri sorumluluklardan dolayı işe gereği kadar vaktini ve konsantrasyonunu  ayıramayacağını düşünen işverenler nedeniyle işe alırken ve terfi ettirirken kadınlarımızın sıkıntı yaşandığını gözlemlemekteyim. Ataerkil yapıya sahip olan ülkemizde kendilerini  kadın kimliği dışında çalışan kimlikleri ile ifade edebilmeleri için daha fazla efor sarfetmeleri ve daha bilgili olmaları gerekiyor. 

2-Okuyan , üreten ve kendini ifade etmekten çekinmeyen bir kadın nüfusu yetişiyor. Çocuklarının daha iyi eğitim alması daha iyi şartlarda yaşaması için ofiste veya kendi evinde çalışan üreten kadınlarımıza pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini düşünüyorum.  Kadınlar iş ve aile arasında seçime itilmemeli. Zira kadınların işgücüne destek vermeleri için çocuklarının bakımına uygun kreş sayısı arttırılarak işverenden destek alınmalı. Sigortasız çalıştırma, düşük ücret ve fazla mesai yaptıran işletmelere cezalar engelleyici nitelikte olmalı.  Kadınları iş hayatında görmemiz için devletin teşvik etmesi gerekmektedir. 1934’te Atatürk’ün seçme ve seçilme hakkı verdiği kad ınlar siyasi hayatta  daha fazla yer yeralarak topluma örnek oluşturmalılar. Kamu spotlarının bilinç arttırmalı. Aileler kız çocuklarının eğitimine ayrıca hassasiyet göstermeleri için eğitilmeliler.

Seda Ünalan Gül / REHAU Pazarlama ve İletişim Müdürü

1-Ekonomik açıdan bağımsız, kendi yaşamları üzerinde kontrol sahibi kadınlar ailelerine, topluma ve ülkelerine çok daha anlamlı katkılar sağlayabilir. Bu bağlamda, özel sektöre de büyük bir görev düşüyor. Günümüzde iş dünyasında cinsiyet eşitliği konusunda geçmişe göre daha iyi bir noktaya gelinse de, kat edilmesi gereken uzun bir yol var. Yapılan araştırmalar, özel sektörün kadınlara hala eşit ücret ödenmesini sağlayamadığını ve erkeklerin yöneticilik pozisyonunda daha fazla yer aldığını gösteriyor.  Şirketler kadınların liderliğini teşvik etmek için kapsamlı bir planlama yapmalıdır.

2-Kadınların işgücüne katılımını artırmaya yönelik yatırım yapmak hem ekonomi hem de insan hakları konusudur. Buna istinaden yapılacak çalışmalar; kadın istihdamı teşvikleri, kreş yardımı, babalık izni, kız çocuklarının eğitim seviyesinin yükseltilmesi, kadın girişimcilere destek gibi uygulamalar olabilir. Geleceğin Türkiye’sinde kadınların işgücüne katılımının artmasıyla; sürdürülebilir büyüme yakalanabilir ve toplumsal sorunların çözülmesinde somut adımlar atılabilir.

Seher Deniz Bilgin / Zorlu Enerji İnsan Kaynakları Direktörü

 

1- Toplumsal cinsiyet eşitliği, Zorlu Enerji olarak uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir konuydu. Zorlu Holding’in Akıllı Hayat 2030 vizyonu kapsamında Eskişehir, Bilecik, Afyon, Kütahya ve Uşak’ta gerçekleştirdiğimiz Toplumsal Cinsiyet Eşitliği lansmanlarımızla tüm işletmelerimizde ve santrallerimizde bu konuyu  yaygınlaştırmaya başladık. Böylece yeni bir yolculuğa çıkmış olduk.

İş hayatında eşitliğin sağlanması için çalışıyoruz ve bu kapsamda UN Women ve UN Global Compact ortak inisiyatifi olan, Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni (WEPs) imzaladık. Bu yolda edineceğimiz tecrübeleri Zorlu Holding çatısı altındaki diğer gruplarla paylaşarak hem bizim onlardan hem de onların bizden faydalanabilecekleri bir sinerji yaratmayı hedefliyoruz.

2-Zorlu Holding’in çatısı altında yer aldığımız Akıllı Hayat 2030 vizyonu, isminden de anlaşılacağı gibi uzun soluklu bir yolculuk. Ne istediğimizin ve oraya gitmek için neler yapmamız gerektiğinin bir tarifini oluşturmaya çalışıyoruz. Ülkemiz de bu anlamda yolun başında ve kadınların iş hayatına katılımının artırılması için girişimlerde bulunulması gerekiyor.

“Eşit bi’hayat” çok büyük bir program ve eğitimle başlıyor. Bunun için öncelikle okullara giderek, sektörümüzü daha iyi tanıtmak amacıyla ilk ziyaretlerimizi yapmaya başladık. Okullarda yapacağımız çok şey var ama iş hayatına da ağırlık vermemiz gerekiyor. Bence bugün kadınların iş hayatında oynayabilecekleri rolleri almalarının önünde en büyük engel, cam tavan etkisi. Kadınlar, yöneticilik için nelerin gerektiğini ve bunun için neler yapmaları gerektiğini bilmedikleri için, buna nasıl ulaşacaklarını da bilmiyorlar. Çalışmalarımıza öncelikle bu tespitle başlamaya karar verdik. Bir mentorluk ve yedekleme programı yaptık. Biz sadece destek vermek için oradayız. Sanırım önemli olan da bu destek.

Zorlu Enerji olarak eğitim, yöneticiliğe hazırlama ve adaptasyon gibi şirket kültürüne uyum sağlamaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu yolda eminim çok tecrübe edineceğiz. Sadece kafamızdaki engelleri kaldırmamızın, kadınların da enerji ve diğer sektörlerde de en az erkekler kadar başarılı olabileceğini göstermeye yeteceğini düşünüyorum.

Serap Erakçora Taş / Bestherm İklimlendirme Genel Müdür Yardımcısı

1-İş dünyasında cinsiyet eşitliği, sektörün enternasyonal gelişimi ve adaptasyonu için can alıcı başlıklardan biri. Erkek egemen dünyada kadınların eşit şartlarda ve imkanlarda çalışmasının zemini oluşturulmadan gelişmiş bir sanayi ve endüstri toplumu inşa edebilmek mümkün değil diye düşünüyorum. Söz konusu bu eşitlik, henüz istenen düzeye ulaşmamış olsa da Cumhuriyet’in temel kazanımları sayesinde kat edilen yolu hafife almak da doğru olmaz. Ortadoğu toplumlarının içinde bulunduğu olumsuz çalışma şartları dikkate alındığında, Avrupa Birliği’ne üyelik süreci ile sürekli bir iyileşme gözlenen ülkemizde, bu bağlamda önemli gelişmelerin olduğu aşikar. Mevcut durum, tabii ki yetinilmemesi gereken bir eşik olarak algılanmalı. Bu eşik aşılmadan ve kadınlar sıkça maruz kaldıkları mobbing uygulamalarından tümüyle kurtulmadan, istenen ve olması gereken çalışma şartlarına kavuşma imkanı olmayacaktır.

2- Geleceğin Türkiye’sinde kadının rolü, erkeğe payanda olmak değil, tüm yönetim kadrolarında eşit temsiliyet hakkına kavuşarak gelecek tasarımının eş yaratıcısı olmaktır. Bu bağlamda, kadının etkinliğini artırmak adına, eşit temsiliyet amacıyla, sektörde kadın çalışan ve yönetici çalıştırmayı teşvik edecek devlet politikalarının artırılması gerekmektedir. Ancak bu beklentiyi yalnızca devlet organlarına havale etmek de çözüm getirmeyecektir. Burada asıl görev, kadın çalışanlar ve yöneticiler arasında oluşturulacak bir dayanışmayı var etmek için yine kadınlara düşmektedir. Kadınlar arasında oluşturulacak doğal ve organik yapılarla kurumsal ve kurumlar arası bir ağ kurulmalı ve bu yolla, birleşik ve güçlü bir kadın platformu oluşturulmalıdır. Bu platform, hem işyeri özelinde hem de sektör genelinde ortak akıl yaratabilme ve yöntem birliği sağlamada etkin bir rol almalıdır. 

Serap Uzun / Wavin Pazarlama ve İletişim Müdürü

1-Maalesef bu sektörde ve geride kalan tüm sektörlerde iş dünyasında cinsiyet eşitliği olduğunu düşünmüyorum. Fakat burada bazı firmaların hakkını da yememek lazım… Büyük bir gururla belirtmek isterim ki çalıştığım şirket Wavin, bize hiçbir zaman bu eşit olmayan durumu yaşatmadı ve hissettirmedi. Orbia şirketler grubunun bir parçası olan şirketimizin 3 temel değerinden bir tanesi de “farklılıklara açık olmak”. Kadın-erkek eşitliğiyle ilgili şirketimizin bakış açısı çok net. Yine kendimden pozitif bir örnek verecek olursam; 8 aylık hamileyken şirketin Pazarlama Müdürlüğü pozisyonuna terfi ettirildim. Birçok kişi hamileliğini bile şirketlerine açıklamakta maalesef zorlanıyorken, bu bakış açısı ve yaklaşımın tüm sektöre örnek olmasını diliyorum.

2-Kadınların bulundukları ortama düzen, disiplin ve pozitif enerji kattığını düşünüyorum. Modern hayatın kadınlara yüklediği rol maalesef çok fazla. Şu, herkes tarafından net olarak kabul edilmeli ki bir şirketin başındaki kadın CEO da çok değerli, ev hanımı olup çocuklarını büyüten anne de, ya da geçimini sağlamak için gündelik işine giden bir kadınımız da… Bırakalım artık kadınlarımızı seçimleri üzerinden yargılamayı… Evet biliyorum bunun çok basit ve hızlı çözümü yok ve maalesef problemin kökeni çok geriye dayanıyor. Daha çocuk büyütürken, cinsiyet farkı gözetmeksizin kız ve erkek çocukları aynı bakış açısıyla ve eşit şartlarla yetiştirmeliyiz. Kısa ve orta vadede ise kadınların iş hayatındaki katılımını artırmak için hem devlet hem de şirketler tarafından bazı teşvikler sağlanmalı. Örneğin makul doğum izin süreleri, kreş desteği, esnek çalışma saatleri, vb. Bu vesileyle, tüm kadınlarımızın 8 Mart Emekçi Kadınlar gününü kutluyor, gelecekte böyle bir farkındalığa gerek duyulmayacak günler diliyorum.


Melis Bozoğlu /Samsung Electronics Türkiye İklimlendirme Çözümleri Ürün Planlama ve Strateji Müdürü

1-Genel olarak baktığımızda örneğin Türkiye’de kadın mühendis oranı yüzde 28 iken yönetici seviyesindeki kadın oranı ise yüzde 16,7 seviyesinde bulunuyor. Teknoloji sektöründe ise bu rakamlar maalesef daha düşük. Bu bağlamda baktığımızda ülkemizde, “İş dünyasında cinsiyet eşitliği” konusunda hala atılması gereken adımlar olduğunu düşünüyorum. Özellikle kurumlarda çalışma şartlarının cinsiyet eşitliği odağında yeniden düzenlenmesinin ve bu şekilde bir kurum kültürünün oluşturulması için eğitimlerin verilmesinin faydalı olacağına inanıyorum. Bunların yanı sıra kadın çalışanların aile – iş dengesi dikkate alınarak teşviklerin hayata geçirilmesinin gerektiğine de inanıyorum.

2-Maalesef eğitim seviyesi arttıkça kadınların istihdam oranı azalıyor. Erkek – kadın oranı dengeli ekiplerden çıkan stratejik projelerin, iletişim aktivitelerinin ve büyüme hedeflerinin her zaman daha başarılı çıktıları olduğunu gözlemledim. Kendim de ekiplerimi bu anlamda dengeli kurmaya çalışırım. Samsung pazarlama ekibi olarak biz kendi içimizde farklılıklarımızla birbirimizi tamamlayan bir ekip olmaya çalışıyoruz. Genel anlamda, cinsiyetten bağımsız, ön yargılardan uzak kriterlerin uygulanması kadınların iş gücüne katılım oranını da artıracaktır.

Sibel Uğur / SOCAR Türkiye İK Başkanı

1-Yaklaşık 25 yıldır çalışma hayatının içinde yer alan, hem yürütme hem de yönetim kurulu üyeliği görevleri olan bir kadın olarak ben iş dünyasında herhangi bir ayrımcılık hissetmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Fakat iş dünyası, kadın ya da erkek olmaktan bağımsız olarak çok rekabetçi bir alan. Kurumların bekledikleri özellikleri sağlayanlar başarılı olabiliyor.

Sizin de ifade ettiğiniz gibi enerji, erkek egemen bir sektör olarak algılanıyor. Küresel olarak baktığımızda enerji sektöründe kadın istihdam oranının yüzde 20-25’lerde seyrettiğini görüyoruz. Evet, kadın çalışanın az olduğu bir sektördeyiz. Ancak hali hazırda Türkiye’de mühendislik fakültelerindeki kadın öğrenci sayısının da yüzde 20’lerde olduğunu unutmamak gerek.

Bugün gerek sahada, gerekse diğer alanlarda çok sayıda kadın, aktif olarak sektörde yer alıyor. Türkiye’de kadınları enerji sektörüne çekmek için neler yapılması gerek diye baktığımızda, öncelikle ‘erkek egemen’ algısını kırmak gerektiğini görüyoruz. Diğer yandan, kadın rol modellerinin de önemi büyük.

SOCAR Türkiye olarak biz tüm grup şirketlerimizde cinsiyet eşitliğine önem veriyoruz. Şirketimizin değerlerinden biri olan ‘kapsayıcılık’tan hareketle tüm işe alım ve terfilerde eşitlikçi bakış açımızı her zaman korumaya özen gösteriyoruz. Stratejimiz, çalışanlarımızı potansiyelleri ve performansları doğrultusunda, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın gerçekleştiriyoruz.

2-Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR Türkiye olarak cinsiyet eşitliğine inanıyor ve insan kaynakları politikalarımızı bu çerçevede belirliyoruz. Bugün çatı şirketimiz olan SOCAR Türkiye’de kadın çalışan oranımız yüzde 36 ile Türkiye ortalamasının üzerinde.

TÜİK’in son açıkladığı verilere göre, Kasım 2019 itibarıyla Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 33,9’larda. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün açıkladığı 2018 rakamlarına baktığımızda ise OECD ülkelerinde bu oranın ortalama yüzde 52,5 olduğunu görüyoruz. Yani Türkiye’de son yıllarda kadınların istihdama katılma oranı artsa da daha gidilecek yol var.

Sorunuzun ikinci bölümüne geçersek; Türkiye’de kadın istihdamını artırmak için kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları birlikte hareket etmeli, ‘kadın işi-erkek işi’ algısının önüne geçilmeli. Yurtdışında birçok örneğe baktığımız da kadın istihdamının arttırılması için devlet politikaları geliştirildiğini görüyoruz. Örneğin; Fransa’da 2017 yılı itibariyle yönetim kurulu üyelerinin en az yüzde 40’ı kadın olması zorunlu tutuluyor. Aynı şekilde, Fransa ve Belçika’da doğum sonrası kadının 1 yıla kadar ücretli izin, sonrasında ise 3 yıla kadar part-time çalışma ve iş sözleşmesi devamlılığı hakkı devlet tarafından garanti altına alınmış durumda. Benzeri uygulamaların ülkemizde de arttırılması durumda kadın istihdamını pozitif yönde etkileyecektir. Kız çocuklarının eğitim seviyelerinin artması, mesleki eğitime yönelmelerinin teşvik edilmesi de önemli.

Tuğba Demirsu Yücetürk / Copa İnsan Kaynakları Müdürü

1-Kadınların sektörün gelişimi için önemli bir güç olduğu, kadın istihdamının hem iş dünyası hem de sektörümüz için zorlu, bir o kadar da önemli bir sorumluluk olduğu inancındayım.

İş dünyasında, hatta sivil toplum kuruluşlarında “iş adamı” kavramının yerine “iş insanı” kavramının kullanılmaya başlandığını, pek çok medya platformunda günlük dilimizi değiştirerek toplumdaki algılarımızın önüne geçebileceğimizin sinyallerini alıyoruz. Son yıllarda olumlu gelişmeler olduğu görülmekle birlikte bu konuda atılması gereken adım da çok.

Toplumdaki rollerin tohumları önce evde atılıyor. Babalar anne, anneler baba rollerini eşit şekilde üstlendiğinde, yetişen çocuklar da iş hayatında kadın veya erkek rollerini üstlenmek yerine insan olma çabasıyla görevlerini üstleniyorlar.

Gerçek şu ki; iş dünyasındaki ön yargıları yıkabilmek için kadınlar erkek çalışanlara göre daha fazla efor sarf ediyor.

Biz COPA Isı Sistemleri olarak kadın iş gücüne ve kadının iş hayatında ki potansiyeline inanıyoruz. COPA‘nın geleceğine yön veren yönetim ekibimizin %42’si kadın. İdari çalışanlarımızın ise %35’i yine genç kadın çalışanlardan oluşuyor.

2-Tüm sektörlere baktığımızda nitelikli kadın gücüne ve lider konumdaki kadın rollerine büyük oranda ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Sanayide iş gücünü konuşurken aklımıza ilk gelen, kas gücüyle ürettiğimiz mekanizmalar.. Ancak yeni endüstri düzeni kas gücünü ortadan kaldıran teknolojileri bekliyor. İş böyle olunca dijitalleşme ve teknolojinin getirdikleri ve yeni düzen algoritmaları kadın zekasının çok yönlülüğüne ve çevikliğine yer açacak önemli gelişmeler getirecek.

Donanımlı kadın gücünün çok fonksiyonlu işleri eş zamanlı yapabilme kapabilitesine, karar alma mekanizmalarındaki çevikliğine bugün olduğu gibi gelecekte de ihtiyacımız olacak.

Türkiye’nin yaşadığı sosyo ekonomik krizin yanında önemli bir yetenek krizi de var, bu krizi genç kadınların eğitimine, yetkinlik ve iş başında ki tecrübe gelişimlerine harcadığımız eforla bağlantılı olarak gelecekte de ülke çapında büyük kazanımlar elde edeceğimize inanıyorum.

Prof Dr. Özden Ağra / YTÜ Makine Fakültesi

 

Erkek egemen olan bir meslekte akademisyen olarak akademi ve iş dünyasında cinsiyet eşitliği olduğunu düşünmüyorum. Kendi alanım olan mühendislikte kadınlar hem öğrenci hem de öğretim üyesi olarak düşük oranda temsil edilmektedirler. Bunun nedeni de bize aileler  ve toplum tarafından çocukluk döneminden itibaren empoze edilen önyargılardır. Erkeklerin sert, rasyonel  ve matematikte iyi olarak konumlandırılmalarına rağmen kadınların duygusal, kırılgan ve irrasyonel olarak görülmeleridir. Çocuklukta başlayan rollerin meslek eğitimi seçiminde, eğitim sürecinde ve mezuniyet sonrası çalışma hayatında da devam ediyor olması meslekte cinsiyet eşitsizliğini beraberinde getiriyor. “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur. “ diyen ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk  konunun önemini çok iyi bir şekilde vurgulamıştır. Dünyada ve ülkemizde yapılan birçok çalışma kadınların ekonomik hayattaki varlıklarının hem yaratılan değerler zincirinde hem de elde edilen kazançlar üzerinde pozitif etkisi olduğunu göstermektedir. Kadınların çalışma hayatına erkeklerle eşit katılımının sağlanması, şu anda olduğu gibi gelecekte de ülkemizin en önemli meselelerinden biri olmaya devam edecektir. Bu eşitsizliğin giderilmesi için öncelikle önyargılardan kurtulmak ve kız öğrencileri cesaretlerici, motive edici çalışmalar ile farkındalık yaratmak gerekir. Ben kendi uzmanlık alanım olan makine mühendisliğini bölümünü seçip gelen kız öğrencilerimi cesaretlendirmek , tecrübe kazanmalarını sağlamak ve mezuniyet sonrası iş imkanlarını sağlamaları için pozitif ayrımcılık yaptığımı rahatlıkla söyleyebilirim.Burada bizlere düşen iş sektörde kadın dayanışmasına önem vermek ve kız öğrencilerimize mentörlük görevi yaparak bu eşitsizliği azaltmaya çalışmaktır. Kadın liderlerin duygusal zeka, hoşgörülü kapsayıcı bir liderlik sergileme yetenekleri, dikkatli ve detaycı planlama ve yönetim kabiliyetleri, yaratıcılıkları ve sundukları alternatif fikirlerin katma değeri vurgulanmalı ve kadın-erkek dengesi sağlanmış yönetim ekipleri kurulmalı. Yönetici pozisyonlarında kadın liderlerin sayısını ve görünürlüğünü arttırmak ve mühendisliğin erkek egemen bir meslek olduğu algısını değiştirmek için çalışmalıyız. 

Songül Korkmaz / Ulpatek Muhasebe Ve Finans Sorumlusu

Hala cinsiyet eşitliğini konuşuyor olmak inanın üzücü, 22 yıldır iş hayatında çalışan bir kadın olarak bu konunun artık değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Kadınların iş hayatında daha başarılı, daha titiz,
daha istikrarlı, daha düzenli olduğunu artık tüm sektörlerdeki erkek yöneticeler de kabul ediyor.
Kadımlarımız çocuğumuz oldu, eşim izin vermiyor, fiziken yetersizim diye kendisini iş dünyasından geri çekmemelidir. Daha çok istekle, azimle, inatla, varlığını kabul ettirmeli ve ekonomik özgürlüğünü kazanmalıdır.
Kadın isterse başaramayacağı ve üstesinden gelemeyeceği iş yoktur.Yeter ki istesin ve “imkan” verilsin diyeceğim fakat imkanı veren kim erkekler mi?Hayır bence kadın imkan verilmeden kendi imkanını
kendi yaratabilir, çok zor değil istemek sadece istemek yeterlidir.
Geleceğin TÜRKİYE’sinde bütün sorumluluk yine kadınlarda.Çünkü erkek olsun kadın olsun hepsinin eğitimi anne ile başlıyor “Ağaç yaş iken eğilir” atasözümü unutmayalım ve çocuklarımıza küçük
yaştan ayrımcılığı veya yobazlığı değil de insan olmayı öğretelim.Dilimizi ve düşüncelerimizi değiştitirirsek on yıl sonra iş dünyasında “cinsiyet eşitliğini”değil başarılı-başarısız insanı konuşuruz.
Kadınların istihdamının artırılması için özel ve kamu bütün şirketlere kotalar konulabilir veya teşvikler verilebilir fakat zorunlu bir kota olması şirketlere itici gelebilir.Artık bilgi çağında olduğumuza göre,
bilinçli bir toplum ile değişebiliriz.Eğitimli ve bilinçli bir nesil ile çözüm bulacağımıza inanıyorum.

“Bir erkeği eğitirseniz bir adamı eğitirsiniz, bir kadını eğitirseniz bir kuşağı eğitirsiniz.”Brigham Young

Züleyha Özcan / Derin Mühendislik Genel Müdürü

1-Hem ülkemiz hem de tüm dünyada geçerli olmak üzere hemen her alanda olduğu gibi maalesef, İş Dünyasında da Cinsiyet Eşitliğinden bahsedemiyoruz. İş dünyasında kadının daha işe başvuru aşamasında bu eşitsizlik ortaya çıkmaktadır. İş başvurularında erkek adaylara sorulmadığı halde kadın adaylara medeni durumu, çocuk yapma planları, evlilik planları vs. sorulmakta ve daha iyi bir eğitim ve niteliklere sahip olsa bile sırf bu sorulara verilen cevaplar yüzünden bir çok iş başvurusu olumsuz yanıtlanmaktadır. İşe başladıktan sonra da yaşanılan en büyük sorun eşit işe eşit maaş uygulamasıdır. Aynı işi yapan kadınların daha az maaş aldığı ve daha geç terfi aldıkları da üzücü bir gerçektir. Ayrıca yönetici seçimlerinde de kadınlar maalesef daha kıdemli olsalar bile kendinden daha az kıdemli erkek yöneticilerin altında çalışmak durumunda kalmaktadır. Çok az seçkin kuruluş, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Farkındalığında olup, hem kadın yönetici sayısı hem de maaş uygulamaları açısından güzel ve olumlu örnekler oluşturmaktadır.

2-Ülkemiz nüfusunun yarısı kadın olmasına rağmen bu nüfusun iş gücüne katılım oranı maalesef istenilen oranda değildir. Çalışmayan bu yüklü nüfusun iş yaşamına kazandırılması ülkemiz ekonomisine de büyük bir katma değer sağlayacaktır. Ekonomik ve kültürel anlamda ilerlemiş ülkelere baktığınızda gördüğümüz ortak şey kadınların iş gücüne katılımına verdikleri destektir. Kadınların ilerleyen dönemlerde kendi potansiyelini daha çok farkedeceği ve iş dünyasında daha talepkar olacağını düşünüyorum. Bu isteğin devlet politikaları ile de desteklenerek, özellikle kadın açısından çalışma hayatında dezavantaj yaratan çocuk bakım zorunluluğunun sadece anneye değil, anne ve babaya eşit paylaştırılması yönünde uygulamalar hayata geçirilmelidir. Çocuk bakım izinlerinin anne ve babaya eşit paylaştırılması sonucu çocuğu ile birebir daha çok vakit geçiren ve bakımını yapan babanın, çocuğu ile daha yakın bir iletişim kurması sağlanmış olacak aynı zamanda annenin yaşadığı zorluğu anlayan babanın kuracağı  empati sayesinde, daha sağlıklı ilişkiler kuran aileler ortaya çıkacaktır. Ayrıca devletin kadın istihdam ve eğitimini teşvik eden projeler hayat geçirmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği algısını eğitim müfredatına alarak, çocukluktan itibaren eğitime başlaması da çok önemli bir konudur.

 

 

E-Bülten Kayıt