“Konforun Ötesi: İklimlendirme Sektörünün Küresel Sorumluluğu”

Hisense HVAC Türkiye Genel Müdürü Dr. Turhan Karakaya, iklim kriziyle mücadelede iklimlendirme sektörünün rolünü ve sürdürülebilir çözümleri ele aldığı makalesini HVAC 360 okurlarıyla paylaştı.

İklim krizine dair veriler artık tartışmaya kapalı: 2024 yılı, modern kayıtların tutulduğu günden bu yana ölçülen en sıcak yıl oldu. Dünya genelinde ortalama sıcaklık artışı 1.45°C seviyesine ulaştı. Akdeniz kıyılarında sıcaklık rekorları kırılırken, Hindistan’da termometre 53°C’yi gösterdi, Brezilya’da Amazon ormanları yağmur mevsiminde kurudu, Kuzey Kutbu’ndaki deniz buzu miktarı tarihsel dip seviyeye geriledi. IPCC’nin projeksiyonlarına göre, 2030’dan önce 1.5°C eşiği kalıcı olarak aşılacak ve bu durum geri döndürülemez bir kırılma zincirini tetikleyebilir.

Tüm bu tabloya rağmen enerji tüketimi artmaya devam ediyor. Özellikle artan soğutma ihtiyacı, küresel elektrik talebindeki en büyük kalemlerden biri haline geldi. Binalarda tüketilen enerjinin %40’ı, doğrudan iklimlendirme sistemlerine ait. Bu oran, sıcak iklim kuşaklarında %60’lara kadar çıkabiliyor. Talep eğrisinin bu şekilde sürmesi durumunda, 2050’ye kadar dünya genelindeki soğutma ihtiyacının iki katına çıkması, buna bağlı karbon emisyonlarının ise %30’a kadar artması bekleniyor.

Ancak sorunla çözüm aynı eksende gelişiyor. İklimlendirme sektörü, sadece enerji tüketen değil, doğru planlandığında karbon emisyonlarını en çok azaltabilen alanlardan biri. Yeni nesil sistemler, soğutucu akışkan teknolojileri, inverterli ve akıllı cihazlar, ısı pompaları, PV-ESS (güneş paneli + enerji depolama) kombinasyonları ve otomasyon entegrasyonları sayesinde, küresel iklim politikalarının aktif çözüm ortağı haline gelme potansiyeline sahip.

Öncelikle soğutucu akışkanlarda yaşanan dönüşüm büyük önem taşıyor. Geleneksel olarak kullanılan R-410A’nın Küresel Isınma Potansiyeli (GWP) 2088 iken, günümüzde yaygınlaşan R-32’nin GWP değeri sadece 675. Aynı kapasite için daha az şarj miktarı gerektiren R-32, sistem verimini artırırken çevresel etkiyi de %67 oranında azaltıyor. Yeni nesil A2L sınıfı soğutkanlar, hem düşük GWP’ye hem de yüksek termodinamik verime sahip olduğu için hem regülasyonlara hem de çevresel hedeflere uyum sağlıyor.

Bir diğer önemli gelişme, inverter teknolojisinin yaygınlaşması. Geleneksel sabit devirli sistemlerle karşılaştırıldığında, inverterli VRF sistemler %30 ila %45 arasında enerji tasarrufu sağlıyor. Bu tasarruf yalnızca elektrik faturasına değil, doğrudan karbon emisyonuna da yansıyor. Örneğin, 10.000 m²’lik bir ticari binada inverter teknolojili VRF sistemi kullanmak, yıllık ortalama 42 ton CO₂ salımını engelleyebilir. Bu miktar, yaklaşık 2000 adet olgun ağacın bir yılda temizleyebileceği karbon emisyonuna eşdeğer.

Benzer şekilde, chiller sistemlerinde de ciddi bir evrim yaşanıyor. Yüksek verimli scroll veya twin rotary kompresörlü chiller sistemleri, EC fanlar ve elektronik genleşme vanalarıyla donatılmış olarak piyasaya sunuluyor. Bu sistemlerin COP değerleri 5.5 ila 6.2 seviyelerine kadar çıkabiliyor. Otomasyonla tam entegre çalışan bu sistemler, yılda ortalama %25 ila %30 arasında enerji tasarrufu sağlıyor. Bu da her chiller grubunda yıllık 20 ila 30 ton CO₂ salımının önüne geçmek anlamına geliyor.

Isıtma tarafında ise, ısı pompaları doğal gaz gibi fosil yakıtlara güçlü bir alternatif oluşturuyor. Geleneksel yoğuşmalı kazanlar %95 verimlilikle çalışırken, hava kaynaklı ısı pompaları COP 3.0 ila 4.5 aralığında çalışabiliyor. Bu da birim enerji başına dört kata yakın daha fazla ısı üretmek demek. Aynı ısı ihtiyacını karşılamak için doğal gazla yapılan ısıtma 220 kg CO₂ salarken, ısı pompası ile bu değer 50 kg seviyelerine inebiliyor. Enerji dönüşüm senaryolarında ısı pompaları bu nedenle öncelikli teknoloji olarak tanımlanıyor.

Tüm bu sistemler, enerji kaynağı olarak hâlâ dışa bağımlıysa, karbon azaltım potansiyeli sınırlı kalabilir. Bu yüzden güneş enerjisi sistemleri ve enerji depolama çözümleri, iklimlendirme sektörünün sürdürülebilirlik misyonunun tamamlayıcı unsurları haline gelmiş durumda. 100 kWp’lik bir PV sistem, Türkiye iklim koşullarında yılda ortalama 140.000 kWh elektrik üretebilir. Bu miktar, bir otelin yıllık soğutma yükünün yaklaşık %70’ini karşılayabilir. Bu üretimin karbon karşılığı yılda yaklaşık 60 ton CO₂ tasarrufudur. Eğer bu sistem enerji depolama üniteleriyle desteklenirse, üretim saatlerinin dışına taşınan enerji, gece çalışacak cihazlar için de temiz bir kaynak sunabilir.

Ancak sistem verimliliği yalnızca cihazlardan ibaret değildir. Proje tasarımı, uygulama kalitesi, bakım sürekliliği ve kullanıcı eğitimi de toplam performans üzerinde belirleyicidir. İhtiyacın üzerinde boyutlandırılmış sistemler, kötü izolasyon koşulları, yanlış yerleşim, geri kazanımsız egzoz uygulamaları tüm kazanımları silip süpürebilir. Enerji verimliliği sağlayan ekipmanları “düşük verimlilikle kullanan” projeler, sektörde hâlâ önemli bir sorun alanıdır.

İklim krizine karşı etkili olabilmek için sadece teknolojik dönüşüm değil, zihinsel bir dönüşüm de gerekiyor. Satıştan uygulamaya, bakım hizmetlerinden eğitim müfredatına kadar her düzeyde sektör paydaşlarının “karbon farkındalığı” ile hareket etmesi şart. Ayrıca iklim mevzuatları da artık daha sıkı: AB Yeşil Mutabakatı, Türkiye İklim Kanunu, F-Gaz regülasyonları, LEED ve BREEAM gibi sertifikasyon sistemleri; iklimlendirme projelerinde çevresel uygunluğun artık tercihe bağlı değil, zorunlu hale geldiğini gösteriyor.

Küresel ısınma belki tamamen durdurulamaz. Ama etkileri azaltılabilir, dönüşüm yönetilebilir ve daha yaşanabilir bir dünya mümkün hale getirilebilir. Bunu sağlayabilecek sektörlerden biri de iklimlendirme sektörüdür. Cihazların verimi, sistemlerin aklı, kaynakların sürdürülebilirliği ve projelerin bütüncül yaklaşımı bir araya geldiğinde, bu sektör sadece konfor üretmez; geleceğe karşı sorumluluk da üretir.

Karbonu azaltmak artık bir seçenek değil, etik bir zorunluluktur. İklimlendirme sektörü üzerine düşeni yaparsa, bir binanın değil, bir gezegenin nefesini de koruyabilir.

 

Yazar: Dr. Turhan KARAKAYA – Hisense HVAC Türkiye Genel Müdürü

E-Bülten Kayıt