“Taşıt Klima Sistemleri, Koronavirüsün Yayılmasını Teşvik Edebilir”

Yeni tip koronavirüs salgını ile mücadelede, bilim insanlarının önerileriyle, dünya çapında uygulanan yöntemler ortaklaşmış durumda. Sosyal mesafe, toplu etkinliklerin iptali, okulların kapanması önce ülkeler arası, ardından ülke içi seyahatlerin kısıtlanması, evde çalışma yoluna gidilmesi, toplu taşıma ile ilgili kurallar konulması (mesafe, maske) ve belki bir süre sonra toplu taşımanın durdurulması…

Bütün bu önlemlerin arkasında; şiddetli hastalık riski yüksek olanları enfeksiyondan korurken, yoğun sağlık talebini azaltmak için salgın yayılımını yavaşlatma ve salgının büyümesini tersine çevirmeyi, vaka sayılarını düşük seviyelere indirmeyi ve bu durumu süresiz olarak sürdürmeyi amaçlayan baskılama metodları var. Çünkü işe yarayacak bir aşı ve ilacın bulunabilmesi için de zamana ihtiyaç var!

Bu stratejik, ilaç ve aşı dışı müdahaleler, politika yapıcılar ve sağlık otoriteleri tarafından kişiler arası temas oranlarını ve böylece virüsün bulaşmasını azaltmak için uygulanırken, insanları havadaki patojenlerin yayılmasına karşı korumak için yolculuktan kaçınmayı ve eve kapanmayı şiddetle önerir. Çünkü, genel olarak, küçük alanlardaki ısıtma-havalandırma-klima sistemleri korona virüs kadar küçük partikülleri filtrelemek için tasarlanmamıştır.

Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, yeni korona virüsün aerosoller ve sindirim yolları üzerinden iletim yollarının henüz teyit edilmediğini yineledi. Uzmanlar, solunum yolu hastalıklarına neden olan birçok virüsün aerosoller yoluyla bulaştığını, ancak bu tür bulaşmanın, nadiren açık alanlarda gerçekleştiğini, çünkü açık havada ultraviyole ışınları ve bulaşıcılığı büyük ölçüde azaltacak çeşitli maddeler bulunduğundan, yoğunluklarının doğal olarak, havada seyreltildiğini söylemekteler. Bu nedenle, insanların bir virüs tarafından sadece aerosol iletimi yoluyla enfekte olabilmeleri için, örneğin yakın zamanda çok öksüren enfekte olmuş bir kişi tarafından kullanılan asansör gibi kapalı bir alana girmeleri gerektiği örneğini veriyorlar. Korunmak için de halka açık yerlerde her zaman yüz maskeleri takmalarını ve mümkün olduğunca yetersiz havalandırılan yerlerden kaçınmalarını önermeye başladılar.

Asansör konusunda benim ilk makalemde altını çizdiğim uyarı, artık farklı uzmanlarca da dillendiriliyorken, ben şimdi de toplu taşıma araçlarına dikkat çekmek de fayda görüyorum.   

Mevcut toplu taşıma araçlarındaki havalandırma sistemleri ile ilgili temel sorun, kimin enfekte olduğunu ve bireyin seyahat sırasında nerede bulunabileceğini bilmememizdir. Bu nedenledir ki; uzun süredir, otobüs, tren, uçak ve yolcu gemilerindeki havalandırma sistemlerinin tasarımının değiştirilmesinin avantajlı olacağı konuşulmakta ve bu konuda laboratuvar çalışmaları yapılmaktadır.

Uçaklar için, korona virüsün havadan yayılma olasılığı, dokunma yoluyla yayılımından daha düşüktür. Çünkü; uçakların klima sistemleri virüsler kadar küçük parçacıkları filtreleyebilme özelliğine sahiptir.

Ancak uçak kabinlerindeki havanın, klima sisteminden dağılım biçimi, virüsün enfekte olmuş bir yolcu ile aynı sırada oturan diğer yolculara ve hatta komşu bir sırada oturanlara aktarılmasına neden olabilir. Yani “enfeksiyon kapmış bir kişiden ne kadar uzakta oturursanız o kadar iyidir”.  Neden mi?

Uçakların tamamen dolu olan koltuklarının hemen tepesinde yer alan hava üfleme nozullarının kabin hava kalitesi üzerindeki etkisi araştırıldığında görülmüştür ki; mevcut havalandırma modellerinde, bu nozulların hava kalitesini gerçekten artırıp iyileştirdiği net değildir. Araştırmaya göre, açılan nozulların dağılımı, yolcular için enfeksiyon riskini etkileyebilir. Çalışma ayrıca, nozulun temiz hava sağlamasına rağmen, yolcuların sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olabileceğini de bildirmiştir. Nozullardan yayılan yüksek hızlı havanın, virüs taşıyan bir yolcudan yayılabilecek damlacıkları parçalaması, etrafa dağıtması da olası görülmektedir. İşte bu nedenle yeni bir modelde, koltukların altındaki zemine ayrı ayrı difüzörler yerleştirerek, termal konforu koruyacak ve aynı zamanda havadaki kirletici taşınmasını azaltacak bir havalandırma sistemi üzerinde çalışılmaktadır. Yeni hedeflenen tasarım ile, yolcu ayak boşluğuna asgari engel oluşturacak elemanlarla hava üflenecek böylece yolculara doğrudan temiz hava ulaştırılacak, tavan seviyesinden de havanın emilimi sağlanacaktır. Aslında hava dağıtımı açısından mevcut sistemin tam tersi bir sistem üzerinde çalışılmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Alaska’da, 1977’de, bir motor arızası nedeniyle, içinde 54 kişi bulunan bir uçak 3 saat boyunca yerde beklemek zorunda kaldı ve bu sırada uçak havalandırma sistemi de kapatıldı. Olaydan sonraki 3 gün içinde, yolcuların % 72’si grip hastalığına yakalandı. Uçakta sadece bir hasta yolcu vardı. Bu durumun, salgının, hava yoluyla bulaşması için delil olduğu ve bunun kısmen havalandırma sisteminin çalışmamasından kaynaklandığı düşünülmüştür. Bu çalışma, uçak kullanımına bağlı bulaşıcı bir hastalık salgınının ortaya çıkabileceğine dair örnek olarak belgelenmiştir. Bu da bize ne olursa olsun uçak havalandırma sisteminin hiçbir zaman kapatılmaması gerektiğini göstermektedir.

ABD Donanması personeli arasında, 1986 salgınında, H1N1 influenza virüsünden enfekte olunması da, aynı uçaklarda uçmuş olmalarına bağlandı. Enfekte olmuş kişilerin çoğunun, enfekte olduğu bilinen bireylerden 2 m’den daha uzakta oturmuş olmalarına rağmen virüsü kapmaları, hava yoluyla bulaşma olduğu şeklinde değerlendirildi.

Benzer saptamalar yolcu gemileri için de geçerlidir. Yolcu gemilerinde, klima sistemlerinin, enerji tasarrufu sağlamak için dış havayı iç hava ile karıştırması standart bir uygulamadır. Uçaklardan farklı olarak buradaki sorun, bu sistemlerin içinde yer alan filtrelerin, korona virüs çapındaki virüsü tutabilecek yeterlilikte olmaması ve virüsün kamaralara taşınmasına engel olamamasıdır. Kruvaziyer gemileri bu sorunu, tamamen dış havayı kullanarak ve hava sirkülasyonu yapmadan en aza indirebilir.

Bu noktada; otobüs ve metro taşımacılığı konusuna dikkat çekmek isterim. Yerel bir TV kanalının haberine göre, New York ve çevresinde toplu taşıma sistemi, yeni korona virüs nedeniyle ciddi bir yara aldı. 10 Nisan itibarıyla, en az 1900 işçinin testi pozitif çıktı ve en az 50 işçi Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. New York bölgesine hizmet veren banliyö trenleri ve alt yapısını işleten bu kurumun yaklaşık 72,000 çalışanı bulunuyor. Söz konusu kurum için hizmet veren çalışanlar, maske ve dezenfektan konusunda yetersizlik olduğunu ve çoğu zaman kendi malzemelerini kendilerinin temin etmek zorunda kaldığını iletmişler.

Tayvan’da yapılan bir çalışmada da yolcular arasında 4.5 metre mesafe olduğu halde bulaşmanın gerçekleşmesi ardından, otobüsün klima sisteminin buna neden olabileceği değerlendirilmiştir.

Zaman içerisinde pek çok çalışma yapılacak ve kesin sonuçlara ulaşılacak olsa da; araç klimalarının ortamın havasını sirküle edecek şekilde çalıştırılmasının ve özellikle araçların üst noktalarından yüksek hızlarda yayılan havanın virüsü dağıtabileceğini ve bulaşma ihtimalini artırabileceğini düşünüyorum.

Bir salgın sırasında optimum çözümün ‘evde kalmak’ olduğu herkesçe kabul edilmişken, toplu taşıma ile mecburen seyahat etmek zorunda kalacaklara Çin hükümeti tarafından önerilen bazı ipuçlarını da düşüncemi desteklemesi açısından sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu soruların sorulduğunu ve cevaplarının alındığını ben henüz iç basınımızda duymuş değilim.

Soru: Hava yoluyla seyahat ederken önerilebilecek tedbirler nelerdir?

  • Havaalanına aşırı erken gelmeyin. Uçuşunuzdan beş saat önce havaalanına gitmek, yalnızca virüse yakalanma şansınızı artıracaktır. Tüm yolculuk boyunca bir yüz maskesi takın. Yabancılarla gereksiz konuşmalardan kaçının ve mümkünse diğerlerinden uzak durun.

Soru: Bir taksi yolculuğu sırasında aklımda tutmam gereken şeyler nelerdir?

  • Hem sürücü hem de siz maske takmalısınız. Araçtan içeri girmeden önce havalanması için araç kapısını birkaç dakika açık bırakın. Sürüş sırasında camı açın, havalandırma için camdan gelecek temiz hava klimadan daha iyidir.

Soru:  Metroya veya taksiye binmek hangisi daha risklidir?

  • Kamusal alanda olduğunuz sürece, virüse yakalanma riski vardır. Bu nedenle, seçtiğiniz ulaşım türü hakkında endişelenmek yerine, her zaman bir maske takmanız ve eve gelir gelmez ellerinizi yıkamanız daha önemlidir.

Soru: Araç yolculuğu sırasında nelere dikkat edilmeli?

  • Yine havalandırma akılda tutulması gereken anahtar konudur. Ayrıca, arabanızda bazı maskeler, el dezenfektanları veya dezenfektan kağıt havluları bulundurun. Semptomları olan biri ile aynı araçta yer aldıysanız, daha sonra kapı kollarını, koltukları ve direksiyon simidini dezenfekte ettiğinizden emin olun.

Soru: Uzun mesafeli bir otobüs yolculuğu için ne dersiniz?

  • Mümkün olduğunda diğerlerinden uzak durun. Temiz hava alabilmek için sürücüden iki saatte bir servis alanında durmasını isteyin.

Çin Hükümeti tarafından yayımlanan bu öneriler paketinde, havalandırmanın ve temiz havanın öneminin altının çizilmiş olduğunu dikkatlerinize sunarım.

Tüm çabam, hayatımızı ve belki de dünya düzenini yeniden kurgulamamıza neden olacak gibi görünen bu virüsün yayılımını azaltmada, hava kalitesinin önemine dikkat çekmektir. Hava kalitesini sağlamak, pahalı ve emek isteyen ancak yaşamsal sistemleri işletmeyi ve bakımını gerektirir. Bu zor günlerde, bu sistemleri kullanırken hem toplumsal bir sorumluluk taşıyan hem de kendi hayatları da risk altında olan ‘emekçileri’ uyarmayı görev biliyorum. Toplu taşıma araçları, bugünlerde de çalışmak ve işine gitmek zorunda olan insanların bir arada, aynı havayı soluduğu ortamlardır. Toplu taşıma araç sürücülerine de artık ‘can taşıma’ konusunda daha büyük sorumluluklar düşmektedir. İşçi taşıyan servisler de aynı kategoridedir, atlanmamalıdır. Küçük araçlarda, doğru işletilmeyen bir klima sistemi yerine doğal havalandırmayı tercih etmek daha iyi olacaktır. Araç klimaları çalıştırıldığında ise, iç hava modu kapatılmalı ve tamamen dış hava ile çalışması sağlanmalıdır.

FİLİZ PEHLİVAN / Makina Mühendisi – ODTÜ FNP Mühendislik Kurucu Ortağı

E-Bülten Kayıt