Türk Tesisat Sektöründeki Tasarımcıların, Dünyada Daha Fazla Söz Sahibi Olmasını Hedefliyoruz !
2006 -2012 yılları arasında her yıl ortalama %30 büyüyerek klima santrali pazar lideri olan ve başarılarıyla global markaların ilgisini çeken HSK’nın beyin takımındaki önemli isimlerden, Systemair – HSK markalarının birleşme sürecini yöneten ekibin lideri ve 2012 yılından bu yana Genel Müdürlük görevini üstlendiği Systemair HSK’da geliştirdiği stratejilerle önemli projelere imza atan Ayça EROĞLU ile Systemair ve Panasonic işbirliğini, yirmi birinci yüzyıldaki fabrika anlayışını, İşveç’de “fika”olarak adlandırılan kahve molalarını, yenilenen müşteri hizmetleri departmanını, Systemair HSK’daki hedeflerini, 2015 yılından bu yana başkanlığını yürüttüğü Uluslararası Rekabetçilik Komisyonu (URK) kapsamında yaptıkları çalışmaları, Vural EROĞLU Akademi’yi, “Sürdürülebilir Vakıf” anlayışını, başarısında önemli katkıları olan ailesini ve 6 yaşındaki kızı Naz’ı konuştuk.
Systemair ve Panasonic, yeni işbirliği ile hem konutlar hem de ticari alanlar için “entegre ve sürdürülebilir HVAC çözümleri” geliştirmeyi hedefliyor
Systemair ve Panasonic arasındaki işbirliği her iki ortağın da mevcut teknolojisine ve uzmanlığına dayanıyor. İlk aşamada Panasonic, Systemair’in yenilikçi soğutma teknolojisi ile birlikte bir dizi yüksek verimli ve çevre dostu ısı pompası sistemini tanıtacak. Yeni entegre ürünler tamamen özelleştirilebilir ve müşteri gereksinimlerini tüm yönleriyle karşılamak için belirli projelere (hafif ticari uygulamalar dahil) çözümler üretmeye uygun olacak.
Bu iş birliğinin amacı, Avrupa pazarı için daha yüksek verimli, çevre dostu ve ultra modern soğutma grubu ve ısı pompası ürünleri üretmek. Systemair’in havalandırma ürünleri ile Panasonic’in konut ve ticari mülkler için geliştirilmiş yüksek teknoloji ısı pompalarının yanı sıra kontrol teknolojisi ve bağlantı tesisleri arasında kusursuz entegrasyon sağlanması planlanıyor. Bu sayede müşteri gereksinimlerini karşılayan yeni ve güçlü bir değer oluşturabileceğiz.
Systemair’ın 18 ülkede bulunan AR-GE merkezlerinden biri de Türkiye
Grubun son iki yıl içerisinde gerçekleştirdiği en büyük yatırım olan yeni LEED Gold sertifikalı fabrikamız ile Türkiye ekonomisine ve istihdamına katkıda bulunmaya kararlıyız. Yeni fabrikamız, grubun klima santrali üreten 13 fabrikası arasında en modern üretim ekipmanlarına sahip tesis olarak öne çıkıyor. Bu yatırımın %35i için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan fon kullandık. Bu yatırımımız ile iç piyasaya ürün tedariki gerçekleştirecek olmakla birlikte daha çok doğu ile batı arasında köprü kurarak ihracata odaklanacağız.
Aynı zamanda, fabrikamız endüstri 4.0 uyumlu altyapısı ile hedef pazarlarımızın ihtiyaçlarına uygun, özelleştirilmiş ürünler üretiyor. Bu fabrika ile operasyonel verimliliğimizi ve uluslararası standartlara uygun ürünler üreterek kapasitemizi de artırmış bulunmaktayız.
Endüstri 4.0’a uyumlu üretim teknolojilerinin efektif olarak kullanılması sayesinde modern sac işleme ve kesim makinaları birbirleriyle iletişim kurup en hızlı ve hatasız üretimi yapıyorlar. Santral üretiminde kullanılan sacları rulo halindeyken açan, işleyen ve büküme hazır hale getiren CNC tezgah, yeni eklenen tam otomatik büküm makinesi ile tam uyumlu çalışıyor. Bu sayede hata riski minimize edilerek yüksek verimli üretim sağlanıyor. Hem montaj işlemlerinin gerçekleştirildiği hem de sac, alüminyum, PVC ve kutu profil gibi yarı mamullerin işlendiği, yılda 4 bin 500 adet klima santrali üretim kapasitesine sahip olan yeni fabrika, bugün itibariyle hızla kapasitesini doldurmaya başlamış durumda.
Systemair’ın Türkiye, İsveç, Kanada, Amerika, İtalya, Fransa, Hollanda, Norveç, Almanya, Danimarka, Hindistan başta olmak üzere 18 ülkede 13 Teknik Merkezi ve 23 Teknik Grubu bulunuyor. Bu 13 AR-GE merkezlerinden biri de Türkiye. Çalışan sayısı, TÜBİTAK destekli projeleri, üniversite-sanayi işbirlikleri, laboratuvar alt yapısı gibi özellikleriyle AR-GE merkezi olmak için tüm gereklilikleri sağlayan AR-GE merkezimizde çalışan mühendisler yerel projelerde görev almanın yanı sıra global projelere de destek veriyor. Ayrıca Systemair globalde klima santrali için kurulan “ortak dizayn platformu” Türkiye’den yönetiliyor.
İsveç’de Fika olarak adlandırılan kahve molaları çalışanlara esneklik ve sosyalleşme imkanı sağlıyor. Biz de bu konseptin şirket içi motivasyonumuzu ve iç iletişimimizi artırdığını düşünüyoruz.
Fabrikamızı tasarlarken değerli mimarımız Serhan Ceyhan ile birlikte Systemair’in 27 fabrikasından bir çoğunun mimarisini inceledik. Özellikle Skinsskattaberg’de bulunan merkez ofisimizde gördüğümüz ‘’Fika’’ konsepti çok ilgimizi çekti. Fika’nın ne olduğunu sorduğumuzda şöyle söylediler: “Biz İsveçliler günde en az yarım saat kahve molası verir ve bu molaları “Fika” deriz. Hatta bazı iş toplantıları ayaküstü kahve içilirken yapılır ve oldukça verimli geçer.’’ Biz de bu fikirden yola çıkarak mimarımız Serhan Bey’le fabrikamızın ofis tarafında bu konsepti yaşatmak için bir sosyal alan yaratmaya karar verdik. Fabrikada çalışma ortamına bakıldığında çoğunlukla operasyonel süreçlerden ibaretmiş gibi görünebilir fakat birçok değişken vardır. Örneğin; üretim planlamayla, planlama tedarik zinciriyle, AR-GE satın almayla etkileşim halinde olmalı. Biz de sık sık kısa süreli ve ayaküstü toplantılar gerçekleştiriyoruz. Bu yüzden bu konsepti fabrikamızda uygulayıp, yaşayalım ve faydalarını görelim istedik.
Benim gün içinde Fika alanına inip, kahve içmek için fazla zamanım olmuyor çünkü genelde yoğun bir programım oluyor ama indiğim zaman bazı problemleri orada daha efektif ve hızlı olarak çözdüğümü düşünüyorum.
Artık “Y Jenerasyonuna” hitap ediyoruz, çalışanlarımızın da büyük bir kısmını onlar oluşturuyor. Onlarla daha verimli çalışabilmek için iş yaşantılarını biraz daha esnek tutmak gerekiyor. “Bilgisayar başı mesai” anlayışı, yerini daha yaratıcı ve esnek çözümlere bırakmış durumda. Artık akıllı telefonlarla bulunduğumuz her yerden maillerimize ulaşabiliyoruz, işlerimizi büyük ölçüde idare edebiliyoruz.
İsveç’de Fika olarak adlandırılan kahve molaları çalışanlara esneklik ve sosyalleşme imkanı sağlıyor. Biz de bu konseptin şirket içi motivasyonumuzu ve iç iletişimimizi artırdığını düşünüyoruz.
Satış Sonrası Hizmetler departmanını, bütün ürünlerin çözümünü sunduğumuz bir departman olacak şekilde Müşteri Hizmetleri Departmanı olarak yeniden yapılandırdık.
Geçtiğimiz sene yenilenen müşteri hizmetleri departmanımız ile birlikte yeni projelerin yanı sıra yaşı ve modeli ne olursa olsun, geçmişte satılmış tüm mekanik iklimlendirme cihazlarının daha verimli hale gelmesini sağlıyoruz. Sunduğumuz ücretsiz keşif ve projelendirme sonrasında yeni bir sistem kurulumu ile işletme giderlerini düşürerek firmalara yüksek tasarruf sağlıyoruz. Retrofit hizmetimiz ile güncel teknoloji ve enerji verimliliği kriterlerini sağlamayan santralleri yenileyerek, işletme giderlerini düşürüyoruz.
2017 yılında başlayan ikinci UR-GE projesi ile birlikte hem tasarımcıların hem de mekanik müteahhitlerin komisyona katılımlarını sağladık.
2015 yılında İSKİD ( İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği ) bünyesinde kurulan URK komisyonunda (Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Komisyonu) ilk başladığımız zaman üyeler sadece üreticilerden oluşuyordu. Daha sonra bunun kapsamını geliştirerek bir strateji belgesi hazırladık. Burada da eksik ve kuvvetli taraflarımızı yazdık. Eksik taraflarımızın en önemlisi; yurt dışında proje ofisleri ve mekanik müteahhitlerle birlikte bir zincir oluşturulmamasıydı. Bu nedenle, hem tasarımcıları hem de mekanik müteahhitleri bünyemize katmak istedik. 2015 yılında ilk UR-GE projesini hayata geçirdik. 2017 yılında başlayan ikinci UR-GE projesi ile birlikte hem tasarımcıların hem de mekanik müteahhitlerin komisyona katılımlarını sağladık. Şu anda da ikinci UR-GE projesi bitiyor. 2019 yılının Ağustos veya Eylül ayından itibaren de üçüncü UR-GE projesi başlayacak, bununla birlikte komisyona daha fazla tasarımcının katılmasını planlıyoruz. Belli ülkelerde belli sektörlerin gelişmiş olması aslında tamamen o alanda söz sahibi olmakla ilgili. Biz de UR-GE projesi kapsamında Türk tesisat sektöründeki tasarımcıların dünyada daha fazla söz sahibi olmasını hedefliyoruz.
Bu projenin ilk meyvelerini, ikinci UR-GE projesinde tasarımcıları komisyona dahil ettikten sonra BIM projelerini yapmaya başlayarak aldık. Yurt dışına proje yapabilmek için öncelikle bütün süreçleri BIM’e göre tasarladılar. Hepimiz bir zincirin halkasıyız, bu nedenle hem tasarımcıların hazırlayacağı BIM projelerinin hem de biz üretici firmalar olarak hazırlayacağımız BIM kütüphanelerinin yani familyaların birbiriyle entegre olması ve konuşması gerekiyor. UR-GE projesinin, üreticiler, tasarımcılar ve mekanik müteahhitler için avantaj sağlaması hedefleniyor.
Sürdürülebilir Vakıf
Bizim sektörümüzün içinde on bir tane dernek, bir tane vakıf var. Bu vakıf yani ISKAV bütün dernekler adına; sektörel eğitimleri, test – ayar – dengeleme çalışmalarını yapmakla görevli. Bu vakfın içerisinde Vural Bey’in de çok istemiş olduğu hatta Kasım 2017’de yani vefatından bir buçuk ay önce sektöre yapmış olduğu bir sunum var, “sürdürülebilir vakıf anlayışı” . Vakıflar kendini bağışlarla finanse ediyor. Bu vakıfların katma değer yaratarak sürekli gelir elde etmesi için bir danışma kurulu kuruldu.
Vural Bey’in yadigârı olan ISKAV’ın Yönetim Kurulu’na büyük bir heyecanla katıldım.
ISKAV’ı sürdürülebilir vakıf haline getirebilmek için iki ay önce bir toplantı yaptık ve kararlar aldık. Öncelikle, vakıf bir BIM merkezi haline gelecek. Yani bütün BIM çalışmaları, kütüphanesi, eğitimi, danışmanlığı gibi çalışmaların hepsi vakıf tarafından yapılacak. Bununla ilgili bir BIM komisyonu kurduk. Systemair HSK olarak bizde o komisyonun içerisinde yer alıyoruz. Ayrıca eğitim komisyonu kurduk, insan kaynakları departmanımızdan bir arkadaşımız da bu komisyonda görev alıyor.
“Vural Eroğlu Akademi”yi ileriki safhada tüm içeriğiyle birlikte sektöre vakfetmek istiyoruz.
Vural Eroğlu Akademi’yi Şubat 2018’de kurduk, Ekim 2018’de hayata geçti. Yönetici adayı olarak gördüğümüz ekip arkadaşlarımızı bu programa dahil ederek, beraber bir kariyer planlaması yapıyoruz. Bu kapsamda hangi konulara ihtiyaçları olduğunu tespit ederek, eğitim programlarını oluşturuyoruz. Bu eğitimleri Boğaziçi Üniversite ile işbirliği yaparak gerçekleştiriyoruz. Yaklaşık 10 farklı ders var ve eğitimler 12 hafta sürüyor. Bunlar birbirleriyle bağlantılı dersler ve gelecek yıl ikincisini düzenlemeyi planlıyoruz.
“Vural Eroğlu Akademi’yi” ilerleyen dönemlerde tüm içeriğiyle birlikte vakfetmek istiyoruz.
Vural Eroğlu’nun kurmuş olduğu proje satışın dinamikleri hala bizim kendi içimizde yaşıyor
HSK’nın kökeni çok kuvvetli. Vural Eroğlu’nun kurmuş olduğu proje satış dinamikleri hala kendi içimizde yaşıyoruz. En büyük avantajımız, Systemair ile birleştikten sonra da kendi yapımızı koruyabilmek oldu. Kendi yöneticilerimizle ve kendi Türk mühendislik anlayışımızla deneyimlerimizi harmanlayarak birleşme sürecini başarılı bir şekilde yönettik.
5 yılda ihracat oranımızı %30dan %60a yükselterek klima santrali pazarındaki ülke liderliğimizi bölge liderliğine taşımayı ve Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasına girmeyi amaçlıyoruz.
Bugünkü ciromuzun %70ini yurtiçi operasyonlar oluşturuyor, önümüzdeki 5 senenin sonunda %50sini yurtdışı satışlardan elde etmek istiyoruz. Özellikle Orta Doğu ve Balkanlar için üretim üssü olarak konumlandırdığımız yeni fabrikamızla birlikte Türki Cumhuriyetlere ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023 hedefleri doğrultusunda Türkiye iklimlendirme sektörünün ihracatının 8 milyar dolardan 23 milyar dolara ulaşması planlanıyor. Biz de 5 yılda ihracat oranımızı %30dan %60a yükselterek klima santrali pazarındaki ülke liderliğimizi bölge liderliğine taşımayı ve Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasına girmeyi amaçlıyoruz.
Disiplinli bir ailede büyüdük. Çok küçük yaşlarımızdan itibaren hem Ayşegül’e hem de bana hayatın hiç kolay olmadığı, verilen şeylerin havadan gelmediği, her şeyin canla başla çalışarak elde edilebileceğini öğrettiler.
Her ailenin dinamikleri farklıdır, bizim ailemizin dinamikleri de farklıydı. Ben 1979 senesinde doğdum, 1981 senesinde babaö HSK’yı kurdu ve HSK ile benim doğumum neredeyse iç içe geçen süreçler oldu ve ben de HSK ile birlikte büyüdüm. Evimizde her zaman, özellikle kahvaltı sofralarında, akşam yemeklerinde, hafta sonları hep iş konuşulurdu. Bu yüzden HSK bizim üçüncü kardeşimiz gibi oldu.
12-13 yaşlarında, İngilizceyi henüz yeni öğrenmeye başladığımız dönemlerde katalog çevirileri yapardık. Vural Bey, hem Ayşegül’ü hem beni birer proje olarak gördü ve bu anlayışla yetiştirdi. Bütün eğitim hayatımızı, stajlarımızı ve kariyerimizi hep buna göre şekillendirdik.
Vural Bey’in iş hayatımda, annemin ise eğitimim üzerindeki katkısı çok büyüktür. Disiplinli bir ailede büyüdük. Çok küçük yaşlarımızdan itibaren hem Ayşegül’e hem de bana hayatın hiç kolay olmadığı, verilen şeylerin havadan gelmediği ve her şeyin canla başla çalışarak elde edilebileceğini öğrettiler.Bir daha dünyaya gelsem yine aynı anne ve babanın evladı olmak isterim.
Büyük ihtimalle Naz da benim yolumdan gitmeyecek ama sonuç itibariyle her zaman ticaretin içinde olacak.
Naz da tıpkı benim gibi disiplinli bir şekilde büyüyor. Akşam yemeklerinde veya hafta sonu birlikte vakit geçirdiğimiz zamanlarda Naz’a paranın nasıl kazanıldığını, tahsilat yapmanın ne kadar zor olduğunu, müşterinin ne kadar değerli olduğunu, kendi ürettiğin ürünün ne kadar kıymetli olduğunu ama pazarlamanın da bir o kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Henüz altı yaşında olduğu için bu anlattıklarımı, algılayabildiği kadar anlamaya çalışıyor.
Naz’ın yaşıtları gelecekte, geleneksel mesleklerin birçoğunu tercih etmeyecekler. Bu yüzden bazı mesleklere bakış açıları değişecek. Onların tercih edeceği mesleklerin %65’i şu anda mevcut değil. Büyük ihtimalle Naz da benim yolumdan gitmeyecek ama sonuç itibariyle her zaman ticari bakış açısı ile iş hayatına devam edecektir.
Naz, kendini ifade edebilecek yaşa geldiğinde ona beni sorsanız, o da, benim annem ve babam için yaptığım tanımlamayı yapacaktır; küçük yaşlardan itibaren ona çalışmanın önemini, ne kadar üretirsek o kadar var oluruz bilincini ve hayatın her alanında disiplinli olmanın gerekliliğini aşılamış olduğumuzu söyleyecektir diye tahmin ediyorum.